Translation meaning & definition of the word "department" into Turkish language

noun

1. A specialized division of a large organization

• "You'll find it in the hardware department"

• "She got a job in the historical section of the treasury"

synonym:
• department
,
• section

1. Büyük bir organizasyonun özel bir bölümü

• "Donanım bölümünde bulursun"

• "Hazine tarihi bölümünde iş buldu"

eşanlamlı:
• bölüm

2. The territorial and administrative division of some countries (such as france)

synonym:
• department

2. Bazı ülkelerin bölgesel ve idari bölünmesi (örneğin fransa)

eşanlamlı:
• bölüm

3. A specialized sphere of knowledge

• "Baking is not my department"

• "His work established a new department of literature"

synonym:
• department

3. Özel bir bilgi alanı

• "Pişirme benim bölümüm değil"

• "Çalışmaları yeni bir edebiyat bölümü kurdu"

eşanlamlı:
• bölüm

Examples of using

Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.

Ikeda birkaç aptal hata yaptı ve bundan dolayı o, bölüm başına kadar ayrıldı.

I prefer department stores: the prices are lower.

Büyük mağazaları tercih ederim: fiyatlar daha düşüktür.

Mother went shopping at the department store.

Anne mağazaya alışverişe gitti.

He's in charge of the department.

O departman sorumlusudur.

He is the manager of the marketing department.

O, pazarlama bölümü yöneticisidir.

He went shopping at a department store.

O bir mağazaya alışverişe gitti.

Please call the fire department.

Lütfen itfaiyeyi arayın.

He is in charge of the sales department.

Satış bölümünden sorumlu.

He is the chief of my department.

Benim bölüm şefimdir.

I usually buy my clothes at the department store.

Ben genellikle kıyafetlerimi büyük mağazadan satın alırım.

I am in charge of the book department.

Kitap bölümünden ben sorumluyum.

I am a member of the sales department.

Satış departmanının bir üyesiyim.

I went to the department store with a view to buying a present.

Ben bir hediye satın almak amacıyla bir alışveriş merkezine gittim.

I met Jane in the department store by chance.

Şans eseri mağazada Jane ile karşılaştım.

I ordered my overcoat from a department store.

Paltomu büyük bir mağazadan ısmarladım.

I bought it at a department store.

Onu bir alışveriş merkezinde aldım.

I went shopping at that department store.

O mağazada alışverişe gittim.

I like to shop at that department store.

Ben o mağazada alışveriş yapmayı seviyorum.

The research director had the department do a thorough job in testing the new product.

Araştırma müdürü, departmana yeni bir ürünü test etmede esaslı bir iş yaptırdı.