Translation meaning & definition of the word "degree" into Turkish language

noun

1. A position on a scale of intensity or amount or quality

• "A moderate grade of intelligence"

• "A high level of care is required"

• "It is all a matter of degree"

synonym:
• degree
,
• grade
,
• level

1. Yoğunluk, miktar veya kalite ölçeğinde bir pozisyon

• "Orta derecede zeka"

• "Yüksek düzeyde bakım gereklidir"

• "Hepsi bir derece meselesi"

eşanlamlı:
• derece
,
• sınıf
,
• seviye

2. A specific identifiable position in a continuum or series or especially in a process

• "A remarkable degree of frankness"

• "At what stage are the social sciences?"

synonym:
• degree
,
• level
,
• stage
,
• point

2. Bir süreklilik veya seride veya özellikle bir süreçte belirli bir tanımlanabilir konum

• "Dikkate değer bir dürüstlük derecesi"

• "Sosyal bilimler hangi aşamadadır?"

eşanlamlı:
• derece
,
• seviye
,
• sahne
,
• nokta

3. An award conferred by a college or university signifying that the recipient has satisfactorily completed a course of study

• "He earned his degree at princeton summa cum laude"

synonym:
• academic degree
,
• degree

3. Bir kolej veya üniversite tarafından verilen ve alıcının bir ders çalışmasını tatmin edici bir şekilde tamamladığını gösteren bir ödül

• "Derecesini princeton summa cum laude'de kazandı"

eşanlamlı:
• akademik derece
,
• derece

4. A measure for arcs and angles

• "There are 360 degrees in a circle"

synonym:
• degree
,
• arcdegree

4. Yaylar ve açılar için bir ölçü

• "Bir dairede 360 derece var"

eşanlamlı:
• derece
,
• arcdegree

5. The highest power of a term or variable

synonym:
• degree

5. Bir terimin veya değişkenin en yüksek gücü

eşanlamlı:
• derece

6. A unit of temperature on a specified scale

• "The game was played in spite of the 40-degree temperature"

synonym:
• degree

6. Belirli bir ölçekte bir sıcaklık birimi

• "Oyun 40 derecelik sıcaklığa rağmen oynandı"

eşanlamlı:
• derece

7. The seriousness of something (e.g., a burn or crime)

• "Murder in the second degree"

• "A second degree burn"

synonym:
• degree

7. Bir şeyin ciddiyeti (örneğin, bir yanık veya suç)

• "İkinci derecede cinayet"

• "İkinci derece yanık"

eşanlamlı:
• derece

Examples of using

She got her master's degree three years ago.

Master derecesini üç yıl önce aldı.

Tom has a degree in music education.

Tom'un müzik eğitiminde bir derecesi var.

Tom's purpose in college is to get a degree.

Tom'un üniversitedeki amacı derece almak.

There's a degree of stress in every job.

Her işte bir ölçüde stres vardır.

Tom will get a better job with a college degree.

Tom üniversite derecesiyle daha iyi bir iş alacak.

Tom is working toward a master's degree in engineering.

Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.

Mary will get her degree in June.

Mary diplomasını haziranda alacak.

Distance per degree of longitude at equator.

Ekvatorda her boylam derecesi için mesafe.

The suspect was given the third degree until he confessed his crime.

Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.

She received a doctor's degree.

O bir doktora derecesi aldı.

She has a degree in biology.

Onun biyolojide bir derecesi vardır.

She can be trusted to some degree.

Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.

She got a master's degree three years ago.

Üç yıl önce bir master derecesi aldı.

He got a master's degree in law.

O, hukuk alanında üstad derecesi aldı.

He has a doctor's degree in psychology.

Psikolojide bir doktora derecesine sahip.

The college bestowed an honorary degree on him.

Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.

Water boils at a temperature of 100 degree centigrade.

Su, 100 santigrat derece sıcaklıkta kaynar.

To what degree can we trust him?

Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?

In America elderly people are not given the same degree of respect they receive in many other countries.

Amerika'daki yaşlı insanlara diğer birçok ülkede aldıkları saygı aynı derecede verilmez.

I agree with you to a degree.

Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.