Examples of using
She took aim at a deer.
Bir geyiğe nişan aldı.
It's deer season.
Bu geyik sezonu.
I ran into a deer.
Bir geyiğe rastladım.
The deer ran for its life.
Geyik, yaşamı için kaçtı.
Is it a deer?
O bir geyik mi?
Is the milk from this deer really good?
Bu geyiğin sütü sahiden iyi midir?
Is the milk from this deer really good?
Bu geyiğin sütü gerçekten iyi midir?
This species of deer is so elusive that only two have ever been photographed in the wild.
Bu geyik türlerinin yakalanması o kadar zor ki yabanda şu ana kadar sadece iki tanesinin resmi çekildi.
There are a lot of deer in Nara.
Nara'da bir sürü geyik var.
A dead deer being pecked by vultures, remains partly eaten by other animals, that sort of rotten meat is called 'carrion'.
Akbabalar tarafından gagalanan ölü bir geyik, diğer hayvanlar tarafından kısmen yenilmiş kalır, o tür çürümüş ete leş denir.
They hunted deer and foxes.
Onlar geyikler ve tilkiler avladılar.
He couldn't bring himself to shoot the deer.
Geyiği vurmaya gönlü elvermedi.
He shot an arrow at the deer.
O, geyiğe bir ok attı.
We didn't see many deer in the forest.
Ormanda pek geyik görmedik.
The dogs were closing in on the deer.
Köpekler geyiklerin etrafını çeviriyorlardı.
Jane ran after the deer as fast as possible.
Jane geyiğin arkasından elinden geldiği kadar hızlı koştu.
The hunter shot at a deer.
Avcı bir geyiğe ateş etti.
The archer killed the deer.
Okçu geyiği öldürdü.