Translation meaning & definition of the word "decisive" into Turkish language
Türk diline "ayrık" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Decisive
[Belirleyici]/dɪsaɪsɪv/
adjective
1. Determining or having the power to determine an outcome
- "Cast the decisive vote"
- "Two factors had a decisive influence"
- synonym:
- decisive
1. Bir sonucu belirleme gücünün belirlenmesi veya olması
- "Kararlı oyu yayınla"
- "İki faktörün belirleyici bir etkisi vardı"
- eşanlamlı:
- belirleyici
2. Unmistakable
- "Had a decisive lead in the polls"
- synonym:
- decisive
2. Belli
- "Anketlerde belirleyici bir ipucu vardı"
- eşanlamlı:
- belirleyici
3. Characterized by decision and firmness
- "An able and decisive young woman"
- "We needed decisive leadership"
- "She gave him a decisive answer"
- synonym:
- decisive
3. Karar ve sıkılık ile karakterize edilir
- "Yetkin ve kararlı bir genç kadın"
- "Kararlı liderliğe ihtiyacımız vardı"
- "Ona kesin bir cevap verdi"
- eşanlamlı:
- belirleyici
4. Forming or having the nature of a turning point or crisis
- "A critical point in the campaign"
- "The critical test"
- synonym:
- critical ,
- decisive
4. Bir dönüm noktası veya krizin doğasını oluşturmak veya sahip olmak
- "Savaşta kritik bir nokta"
- "Kritik test" için"
- eşanlamlı:
- kritik ,
- belirleyici
Examples of using
I'm decisive.
Ben kararlıyım.
Tom is decisive.
Tom kararlıdır.
You're decisive.
Sen kararlısın.