Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "decide" into Turkish language

Türk diline "karar" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Decide

[Karar vermek]
/dɪsaɪd/

verb

1. Reach, make, or come to a decision about something

  • "We finally decided after lengthy deliberations"
    synonym:
  • decide
  • ,
  • make up one's mind
  • ,
  • determine

1. Bir konuda bir karara varın, ulaşın veya karar verin

  • "Sonunda uzun görüşmelerden sonra karar verdik"
    eşanlamlı:
  • karar vermek
  • ,
  • birinin kararını ver
  • ,
  • belirlemek

2. Bring to an end

  • Settle conclusively
  • "The case was decided"
  • "The judge decided the case in favor of the plaintiff"
  • "The father adjudicated when the sons were quarreling over their inheritance"
    synonym:
  • decide
  • ,
  • settle
  • ,
  • resolve
  • ,
  • adjudicate

2. Sona erdirmek

  • Kesin olarak kararlaştırmak
  • "Dava kararlaştırıldı"
  • "Hakim davaya davacı lehine karar verdi"
  • "Oğullar mirasları üzerinde kavga ederken baba karar verdi"
    eşanlamlı:
  • karar vermek
  • ,
  • yerleşmek
  • ,
  • çözmek
  • ,
  • hüküm vermek

3. Cause to decide

  • "This new development finally decided me!"
    synonym:
  • decide

3. Karar vermek

  • "Bu yeni gelişme sonunda beni karar verdi!"
    eşanlamlı:
  • karar vermek

4. Influence or determine

  • "The vote in new hampshire often decides the outcome of the presidential election"
    synonym:
  • decide

4. Etkilemek veya belirlemek

  • "New hampshire'daki oylama genellikle başkanlık seçiminin sonucuna karar verir"
    eşanlamlı:
  • karar vermek

Examples of using

Tom didn't decide to become a writer until he was thirty.
Tom otuzuna kadar bir yazar olmaya karar vermedi.
Tom and Mary couldn't decide whether to go to Boston or Chicago.
Tom ve Mary Boston'a mı yoksa Şikago'ya mı gidip gitmeyecekleri konusunda anlaşamadılar.
You should let Tom decide for himself.
Tom'un kendisi için karar vermesine izin vermelisin.