Translation meaning & definition of the word "day" into Turkish language
Türk diline "gün" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Day
[Gün]noun
1. Time for earth to make a complete rotation on its axis
- "Two days later they left"
- "They put on two performances every day"
- "There are 30,000 passengers per day"
- synonym:
- day ,
- twenty-four hours ,
- twenty-four hour period ,
- 24-hour interval ,
- solar day ,
- mean solar day
1. Dünya'nın kendi ekseni üzerinde tam bir dönüş yapma zamanı
- "İki gün sonra ayrıldılar"
- "Her gün iki performans sergiliyorlar"
- "Günde 30.000 yolcu var"
- eşanlamlı:
- gün ,
- yirmi dört saat ,
- yirmi dört saatlik süre ,
- 24 Saat aralık ,
- güneş günü ,
- güneş günü demek
2. Some point or period in time
- "It should arrive any day now"
- "After that day she never trusted him again"
- "Those were the days"
- "These days it is not unusual"
- synonym:
- day
2. Zaman içinde bir nokta veya dönem
- "Her an gelebilir"
- "O günden sonra ona bir daha asla güvenmedi"
- "O günler oldu"
- "Bu günler sıra dışı değil"
- eşanlamlı:
- gün
3. A day assigned to a particular purpose or observance
- "Mother's day"
- synonym:
- day
3. Belirli bir amaca veya gözetime atanan bir gün
- "Anneler günü"
- eşanlamlı:
- gün
4. The time after sunrise and before sunset while it is light outside
- "The dawn turned night into day"
- "It is easier to make the repairs in the daytime"
- synonym:
- day ,
- daytime ,
- daylight
4. Gündoğumundan sonraki ve gün batımından önceki zaman dışarıda hafif iken
- "Şafak geceyi gündüze çevirdi"
- "Gündüz onarımları yapmak daha kolaydır"
- eşanlamlı:
- gün ,
- gündüz ,
- gün ışığı
5. The recurring hours when you are not sleeping (especially those when you are working)
- "My day began early this morning"
- "It was a busy day on the stock exchange"
- "She called it a day and went to bed"
- synonym:
- day
5. Uyumadığınız tekrar eden saatler (özellikle çalışırken)
- "Günüm bu sabah erken başladı"
- "Borsada yoğun bir gündü"
- "Bir gün arayıp yattı"
- eşanlamlı:
- gün
6. An era of existence or influence
- "In the day of the dinosaurs"
- "In the days of the roman empire"
- "In the days of sailing ships"
- "He was a successful pianist in his day"
- synonym:
- day
6. Bir varoluş ya da etki çağı
- "Dinozorlar gününde"
- "Roma i̇mparatorluğu günlerinde"
- "Yelkenli gemiler günlerinde"
- "Gününde başarılı bir piyanistti"
- eşanlamlı:
- gün
7. The period of time taken by a particular planet (e.g. mars) to make a complete rotation on its axis
- "How long is a day on jupiter?"
- synonym:
- day
7. Belirli bir gezegenin aldığı zaman dilimi (örn. mars) kendi ekseni üzerinde tam bir dönüş yapmak için
- "Jüpiter'de bir gün ne kadardır?"
- eşanlamlı:
- gün
8. The time for one complete rotation of the earth relative to a particular star, about 4 minutes shorter than a mean solar day
- synonym:
- sidereal day ,
- day
8. Dünyanın belirli bir yıldıza göre tam bir dönüş süresi, ortalama bir güneş gününden yaklaşık 4 dakika daha kısadır
- eşanlamlı:
- yıldız günü ,
- gün
9. A period of opportunity
- "He deserves his day in court"
- "Every dog has his day"
- synonym:
- day
9. Bir fırsat dönemi
- "Mahkemedeki gününü hak ediyor"
- "Her köpeğin bir günü vardır"
- eşanlamlı:
- gün
10. United states writer best known for his autobiographical works (1874-1935)
- synonym:
- Day ,
- Clarence Day ,
- Clarence Shepard Day Jr.
10. Abd'li yazar en çok otobiyografik eserleriyle tanınır (1874-1935)
- eşanlamlı:
- Gün ,
- Clarence Günü ,
- Clarence Shepard Day Jr.