Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "cry" into Turkish language

Türk diline "ağla" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Cry

[Ağlamak]
/kraɪ/

noun

1. A loud utterance

  • Often in protest or opposition
  • "The speaker was interrupted by loud cries from the rear of the audience"
    synonym:
  • cry
  • ,
  • outcry
  • ,
  • call
  • ,
  • yell
  • ,
  • shout
  • ,
  • vociferation

1. Yüksek sesle söylemek

  • Genellikle protesto veya muhalefet
  • "Konuşmacı, seyircinin arkasından gelen yüksek sesle çığlıklarla kesildi"
    eşanlamlı:
  • ağlamak
  • ,
  • haykırış
  • ,
  • çağrı
  • ,
  • haykırmak
  • ,
  • meslek

2. A loud utterance of emotion (especially when inarticulate)

  • "A cry of rage"
  • "A yell of pain"
    synonym:
  • cry
  • ,
  • yell

2. Yüksek sesle bir duygu ifadesi (özellikle anlaşılmazken)

  • "Öfke çığlığı"
  • "Acı çığlığı"
    eşanlamlı:
  • ağlamak
  • ,
  • haykırmak

3. A slogan used to rally support for a cause

  • "A cry to arms"
  • "Our watchword will be `democracy'"
    synonym:
  • war cry
  • ,
  • rallying cry
  • ,
  • battle cry
  • ,
  • cry
  • ,
  • watchword

3. Bir neden için destek toplamak için kullanılan bir slogan

  • "Silaha ağlamak"
  • "Gözlemcimiz `democracy' olacak'"
    eşanlamlı:
  • savaş çığlığı
  • ,
  • ağlama
  • ,
  • ağlamak
  • ,
  • parola

4. A fit of weeping

  • "Had a good cry"
    synonym:
  • cry

4. Ağlamanın bir uyumu

  • "Iyi ağladım"
    eşanlamlı:
  • ağlamak

5. The characteristic utterance of an animal

  • "Animal cries filled the night"
    synonym:
  • cry

5. Bir hayvanın karakteristik ifadesi

  • "Hayvan çığlıkları geceyi doldurdu"
    eşanlamlı:
  • ağlamak

verb

1. Utter a sudden loud cry

  • "She cried with pain when the doctor inserted the needle"
  • "I yelled to her from the window but she couldn't hear me"
    synonym:
  • shout
  • ,
  • shout out
  • ,
  • cry
  • ,
  • call
  • ,
  • yell
  • ,
  • scream
  • ,
  • holler
  • ,
  • hollo
  • ,
  • squall

1. Aniden yüksek sesle ağlayan

  • "Doktor iğneyi taktığında acıyla ağladı"
  • "Ona pencereden bağırdım ama beni duyamadı"
    eşanlamlı:
  • haykırmak
  • ,
  • ağlamak
  • ,
  • çağrı
  • ,
  • çığlık
  • ,
  • seslenmek
  • ,
  • bağırmak
  • ,
  • kasırga

2. Shed tears because of sadness, rage, or pain

  • "She cried bitterly when she heard the news of his death"
  • "The girl in the wheelchair wept with frustration when she could not get up the stairs"
    synonym:
  • cry
  • ,
  • weep

2. Üzüntü, öfke veya acı nedeniyle gözyaşı dökmek

  • "Ölüm haberini duyduğunda acı bir şekilde ağladı"
  • "Tekerlekli sandalyedeki kız merdivenlerden çıkamayınca hayal kırıklığıyla ağladı"
    eşanlamlı:
  • ağlamak
  • ,
  • akıtmak

3. Utter aloud

  • Often with surprise, horror, or joy
  • "`i won!' he exclaimed"
  • "`help!' she cried"
  • "`i'm here,' the mother shouted when she saw her child looking lost"
    synonym:
  • exclaim
  • ,
  • cry
  • ,
  • cry out
  • ,
  • outcry
  • ,
  • call out
  • ,
  • shout

3. Yüksek sesle söylemek

  • Genellikle sürpriz, korku veya sevinçle
  • "`you kazandım!' o bağırdı"
  • "Yardım!' o ağladı"
  • "Ben buradayım,' diye bağırdı annesi çocuğunu kaybolmuş gibi görünce"
    eşanlamlı:
  • haykırmak
  • ,
  • ağlamak
  • ,
  • haykırış
  • ,
  • çağırmak

4. Proclaim or announce in public

  • "Before we had newspapers, a town crier would cry the news"
  • "He cried his merchandise in the market square"
    synonym:
  • cry
  • ,
  • blazon out

4. Kamuoyunda ilan edin veya duyurun

  • "Gazetelerimiz olmadan önce, bir kasaba kuryesi haberleri ağlardı"
  • "Malını pazar meydanında ağlattı"
    eşanlamlı:
  • ağlamak
  • ,
  • alevlenmek

5. Demand immediate action

  • "This situation is crying for attention"
    synonym:
  • cry

5. Derhal harekete geçilmesini talep edin

  • "Bu durum dikkat çekmek için ağlıyor"
    eşanlamlı:
  • ağlamak

6. Utter a characteristic sound

  • "The cat was crying"
    synonym:
  • cry

6. Karakteristik bir ses çıkar

  • "Kedi ağlıyordu" dedi"
    eşanlamlı:
  • ağlamak

7. Bring into a particular state by crying

  • "The little boy cried himself to sleep"
    synonym:
  • cry

7. Ağlayarak belirli bir duruma getirin

  • "Küçük çocuk uyumak için ağladı"
    eşanlamlı:
  • ağlamak

Examples of using

Are you going to cry?
Ağlayacak mısın?
I wasn't the one who made Tom cry.
Tom'u ağlatan ben değildim.
Don't cry. Crying doesn't solve anything.
Ağlama. Ağlamak hiçbir şeyi çözmez.