Translation meaning & definition of the word "crossing" into Turkish language

noun

1. Traveling across

synonym:
• crossing

1. Karşıya geçmek

eşanlamlı:
• geçiş

2. A shallow area in a stream that can be forded

synonym:
• ford
,
• crossing

2. Bir derede dövülebilen sığ bir alan

eşanlamlı:
• ford
,
• geçiş

3. A point where two lines (paths or arcs etc.) intersect

synonym:
• crossing

3. İki çizginin (yollar veya yaylar vb.) kesiştiği bir nokta

eşanlamlı:
• geçiş

4. A junction where one street or road crosses another

synonym:
• intersection
,
• crossroad
,
• crossway
,
• crossing
,
• carrefour

4. Bir cadde veya yolun diğerini geçtiği bir kavşak

eşanlamlı:
• kavşak
,
• geçiş
,
• carrefour

5. A path (often marked) where something (as a street or railroad) can be crossed to get from one side to the other

synonym:
• crossing
,
• crosswalk
,
• crossover

5. Bir taraftan diğerine geçmek için bir şeyin (sokak veya demiryolu olarak) geçilebileceği bir yol (genellikle işaretlenir)

eşanlamlı:
• geçiş
,
• yaya geçidi
,
• crossover

6. (genetics) the act of mixing different species or varieties of animals or plants and thus to produce hybrids

synonym:
• hybridization
,
• hybridisation
,
• crossbreeding
,
• crossing
,
• cross
,
• interbreeding
,
• hybridizing

6. (genetik) hayvanların veya bitkilerin farklı tür veya çeşitlerinin karıştırılması ve böylece melez üretilmesi eylemi

eşanlamlı:
• hibridizasyon
,
• melezleme
,
• geçiş
,
• çaprazlamak

7. A voyage across a body of water (usually across the atlantic ocean)

synonym:
• crossing

7. Bir su kütlesi boyunca bir yolculuk (genellikle atlantik okyanusu boyunca)

eşanlamlı:
• geçiş

Examples of using

Texting while crossing the street is dangerous.

Karşıdan karşıya geçerken mesaj yazmak tehlikelidir.

Texting while crossing the street is dangerous.

Yoldan karşıya geçerken mesaj yazmak tehlikelidir.

Tom saw Mary crossing the road.

Tom Mary'yi yolu geçerken gördü.

Look at the train crossing the bridge.

Köprüyü geçen trene bak.

You can't change your horse when crossing a river.

Dere geçerken at değiştirilmez.

You mustn't change your horse when crossing a river.

Dere geçerken at değiştirilmez.

He was crossing the street.

O, caddeyi geçiyordu.

He didn't see the stop sign and almost hit the child crossing the street.

O, dur işaretini görmedi ve neredeyse caddeyi geçen çocuğa vuracaktı.

He is crossing the street now.

O, şimdi caddeyi geçiyor.

I saw a boy crossing the street.

Bir çocuğun caddeyi geçtiğini gördüm.

He was seen crossing the road.

O, caddeyi geçerken görüldü.

Look at the man crossing the street.

Caddeyi geçen adama bak.

He slipped while crossing the street.

Caddeyi geçerken kaydı.

When I was crossing the street, I saw an accident.

Caddeden karşıya geçerken bir kaza gördüm.

I saw her crossing the street.

Onun caddeyi geçişini gördüm.

I saw him crossing the road.

Onun yolu geçtiğini gördüm.

I saw him crossing the street.

Onun caddeyi geçişini gördüm.

I saw a young boy crossing the street by himself.

Caddeyi tek başına geçen küçük bir erkek çocuğu gördüm.