Translation meaning & definition of the word "critical" into Turkish language
Türk diline "eleştirel" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Critical
[Kritik]adjective
1. Marked by a tendency to find and call attention to errors and flaws
- "A critical attitude"
- synonym:
- critical
1. Hata ve kusurları bulma ve bunlara dikkat etme eğilimi ile işaretlenmiştir
- "Eleştirel bir tutum"
- eşanlamlı:
- kritik
2. At or of a point at which a property or phenomenon suffers an abrupt change especially having enough mass to sustain a chain reaction
- "A critical temperature of water is 100 degrees c--its boiling point at standard atmospheric pressure"
- "Critical mass"
- "Go critical"
- synonym:
- critical
2. Bir özelliğin veya olgunun, özellikle zincirleme reaksiyonu sürdürmek için yeterli kütleye sahip olan ani bir değişime uğradığı bir noktada veya bir noktada
- "Suyun kritik sıcaklığı standart atmosfer basıncında 100 derece c-it kaynama noktasıdır"
- "Kritik kütle"
- "Eleştirel gitmek"
- eşanlamlı:
- kritik
3. Characterized by careful evaluation and judgment
- "A critical reading"
- "A critical dissertation"
- "A critical analysis of melville's writings"
- synonym:
- critical
3. Dikkatli değerlendirme ve yargılama ile karakterize edilir
- "Kritik bir okuma"
- "Kritik bir tez"
- "Melville'in yazılarının eleştirel bir analizi"
- eşanlamlı:
- kritik
4. Urgently needed
- Absolutely necessary
- "A critical element of the plan"
- "Critical medical supplies"
- "Vital for a healthy society"
- "Of vital interest"
- synonym:
- critical ,
- vital
4. Acilen ihtiyaç
- Kesinlikle gerekli
- "Planın kritik bir unsuru"
- "Kritik tıbbi malzemeler"
- "Sağlıklı bir toplum için hayati önem"
- "Hayati ilgi"
- eşanlamlı:
- kritik ,
- hayati
5. Forming or having the nature of a turning point or crisis
- "A critical point in the campaign"
- "The critical test"
- synonym:
- critical ,
- decisive
5. Bir dönüm noktası veya krizin doğasını oluşturmak veya sahip olmak
- "Savaşta kritik bir nokta"
- "Kritik test" için"
- eşanlamlı:
- kritik ,
- belirleyici
6. Being in or verging on a state of crisis or emergency
- "A critical shortage of food"
- "A critical illness"
- "An illness at the critical stage"
- synonym:
- critical
6. Kriz veya acil bir durumda olmak veya eşiklemek
- "Kritik bir gıda sıkıntısı"
- "Kritik bir hastalık"
- "Kritik aşamada bir hastalık"
- eşanlamlı:
- kritik
7. Of or involving or characteristic of critics or criticism
- "Critical acclaim"
- synonym:
- critical
7. Eleştirmenler veya eleştirilerin veya eleştirilerin dahil edilmesi veya karakteristiği
- "Eleştirel beğeni"
- eşanlamlı:
- kritik