Translation meaning & definition of the word "crisis" into Turkish language

noun

1. An unstable situation of extreme danger or difficulty

• "They went bankrupt during the economic crisis"

synonym:
• crisis

1. Aşırı tehlike veya zorlukta dengesiz bir durum

• "Ekonomik kriz sırasında iflas ettiler"

eşanlamlı:
• kriz

2. A crucial stage or turning point in the course of something

• "After the crisis the patient either dies or gets better"

synonym:
• crisis

2. Bir şey sırasında önemli bir aşama veya dönüm noktası

• "Krizden sonra hasta ya ölür ya da iyileşir"

eşanlamlı:
• kriz

Examples of using

Europe is in crisis.

Avrupa krizde.

Does someone know how to earn money in time of crisis?

Kriz zamanında nasıl para kazanıldığını bilen biri var mı?

A crisis in France could be bad for America.

Fransa'daki bir kriz Amerika için kötü olabilir.

President Hoover tried to solve the crisis.

Başkan Hoover krizi çözmeye çalıştı.

The crisis led to the 1968 Nuclear Non-Proliferation Treaty.

Kriz 1968 Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasına yol açtı.

Black money scandal, 11th of September, expenseuro, the Old Europe, Hartz IV, Madame Chancellor, fanmile, climatic catastrophe, financial crisis, wreckage bonus and citizen of anger are the last ten words of the year in Germany.

Kara para skandalı, 11 Eylül, euronun yayılması, Eski Avrupa, IV. Hartz, Bayan Başbakan, vantilatör mili, iklim felaketi, mali kriz, enkaz primi ve kızgın vatandaş, Almanya'da yılın son 10 kelimesidir.

The flood caused a crisis for their community.

Sel toplulukları için bir krize neden oldu.

Their company survived the crisis.

Şirketleri krizi atlattı.

There was a financial crisis in 2009.

2009 yılında mali bir kriz vardı.

Is there any end in sight to the deepening economic crisis?

Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?

A global crisis is at hand.

Küresel bir kriz yakındır.

People are saying that the crisis is over.

İnsanlar krizin bittiğini söylüyorlar.

People are saying that the crisis is over.

İnsanlar krizin bittiğini söylüyor.

We are making all efforts possible to deal with the nuclear crisis.

Biz nükleer kriz ile başa çıkmak için mümkün olan tüm çabaları harcıyoruz.

There will be an economic crisis at the end of this year.

Yıl sonunda bir ekonomik kriz olacak.

Workers are taking a financial beating in the employment crisis.

İşçiler iş krizinde mali yenilgi alıyorlar.

We often hear about an energy crisis these days.

Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.

We often hear about an energy crisis these days.

Bugünlerde sık sık bir enerji krizi duyuyoruz.

We are facing a violent crisis.

Şiddetli bir krizle karşı karşıyayız.

It is essential to keep calm in a time of crisis and avoid going haywire.

Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.