Translation meaning & definition of the word "crimson" into Turkish language
Türk diline "crimson" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Crimson
[Kızarmak]/krɪmzən/
noun
1. A deep and vivid red color
- synonym:
- crimson ,
- ruby ,
- deep red
1. Koyu ve canlı kırmızı renk
- eşanlamlı:
- kızarmak ,
- ruby ,
- koyu kırmızı
verb
1. Turn red, as if in embarrassment or shame
- "The girl blushed when a young man whistled as she walked by"
- synonym:
- blush ,
- crimson ,
- flush ,
- redden
1. Utanç veya utanç içindeymiş gibi kırmızıya dönün
- "Kız, genç bir adam yürürken ıslık çaldığında kızardı"
- eşanlamlı:
- kırmızılaşmak ,
- kızarmak ,
- fışkırmak
adjective
1. Of a color at the end of the color spectrum (next to orange)
- Resembling the color of blood or cherries or tomatoes or rubies
- synonym:
- red ,
- reddish ,
- ruddy ,
- blood-red ,
- carmine ,
- cerise ,
- cherry ,
- cherry-red ,
- crimson ,
- ruby ,
- ruby-red ,
- scarlet
1. Renk spektrumunun sonundaki bir rengin (turuncu yanında)
- Kan veya kiraz veya domates veya yakut rengini andıran
- eşanlamlı:
- kırmızı ,
- kırmızımsı ,
- kan kırmızısı ,
- karmin ,
- kiraz ağacı ,
- kızarmak ,
- ruby
2. Characterized by violence or bloodshed
- "Writes of crimson deeds and barbaric days"- andrea parke
- "Fann'd by conquest's crimson wing"- thomas gray
- "Convulsed with red rage"- hudson strode
- synonym:
- crimson ,
- red ,
- violent
2. Şiddet veya kan dökme ile karakterizedir
- "Kızıl işler ve barbarca günler yazıyor" - andrea parke
- "Fann'd by conquest'in kırmızı kanadı" - thomas gray
- "Kırmızı öfkeyle kıvrandı" - hudson strode
- eşanlamlı:
- kızarmak ,
- kırmızı ,
- şiddetli
3. (especially of the face) reddened or suffused with or as if with blood from emotion or exertion
- "Crimson with fury"
- "Turned red from exertion"
- "With puffy reddened eyes"
- "Red-faced and violent"
- "Flushed (or crimson) with embarrassment"
- synonym:
- crimson ,
- red ,
- reddened ,
- red-faced ,
- flushed
3. (özellikle yüzün) duygu veya efordan kanla veya sanki kızarmış veya boğulmuş
- "Crimson with fury"
- "Efordan kırmızıya döndü"
- "Kabarık kızarmış gözlerle"
- "Kırmızı yüzlü ve saldırgan"
- "Utançla kızarmış (veya kızıl)"
- eşanlamlı:
- kızarmak ,
- kırmızı ,
- kırmızılaştı ,
- kırmızı yüzlü ,
- kızaran
Examples of using
Give me these 8 crimson apples please.
Şu sekiz kırmızı elmayı bana verir misiniz lütfen?