Translation meaning & definition of the word "contiguous" into Turkish language
Türk diline "bitişik" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Contiguous
[Bitişik]/kəntɪgjuəs/
adjective
1. Very close or connected in space or time
- "Contiguous events"
- "Immediate contact"
- "The immediate vicinity"
- "The immediate past"
- synonym:
- contiguous ,
- immediate
1. Uzay veya zamanda çok yakın veya bağlı
- "Bitişik olaylar"
- "Anında temas"
- "Yakın çevre"
- "Yakın geçmiş" demek"
- eşanlamlı:
- bitişik ,
- derhal
2. Connecting without a break
- Within a common boundary
- "The 48 conterminous states"
- "The contiguous 48 states"
- synonym:
- conterminous ,
- contiguous
2. Ara vermeden bağlantı
- Ortak bir sınırda
- "48 tehlikeli durum"
- "Bitişik 48 eyalet"
- eşanlamlı:
- coterminous ,
- bitişik
3. Having a common boundary or edge
- Abutting
- Touching
- "Rhode island has two bordering states
- Massachusetts and conncecticut"
- "The side of germany conterminous with france"
- "Utah and the contiguous state of idaho"
- "Neighboring cities"
- synonym:
- adjacent ,
- conterminous ,
- contiguous ,
- neighboring(a)
3. Ortak bir sınır veya kenara sahip olmak
- Dayanak
- Dokunaklı
- "Rhode island iki sınır eyaleti vardır
- Massachusetts ve conncecticut"
- "Almanya'nın fransa'ya zarar veren tarafı"
- "Utah ve bitişik idaho eyaleti"
- "Komşu şehirler"
- eşanlamlı:
- bitişik ,
- coterminous ,
- komşu(a)
Examples of using
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.