Translation meaning & definition of the word "conservative" into Turkish language

noun

1. A person who is reluctant to accept changes and new ideas

synonym:
• conservative
,
• conservativist

1. Değişiklikleri ve yeni fikirleri kabul etmekte isteksiz olan bir kişi

eşanlamlı:
• muhafazakâr

2. A member of a conservative party

synonym:
• Conservative

2. Muhafazakar parti üyesi

eşanlamlı:
• Muhafazakâr

adjective

1. Resistant to change

synonym:
• conservative

1. Değişime dayanıklı

eşanlamlı:
• muhafazakâr

2. Having social or political views favoring conservatism

synonym:
• conservative

2. Muhafazakarlığı destekleyen sosyal veya politik görüşlere sahip olmak

eşanlamlı:
• muhafazakâr

3. Avoiding excess

• "A conservative estimate"

synonym:
• cautious
,
• conservative

3. Fazlalıktan kaçınmak

• "Muhafazakar bir tahmin"

eşanlamlı:
• tedbirli
,
• muhafazakâr

4. Unimaginatively conventional

• "A colorful character in the buttoned-down, dull-grey world of business"- newsweek

synonym:
• button-down
,
• buttoned-down
,
• conservative

4. Hayal edilemez derecede geleneksel

• "İş düğmeli, donuk gri dünyasında renkli bir karakter" - newsweek

eşanlamlı:
• düğme aşağı
,
• düğmeli
,
• muhafazakâr

5. Conforming to the standards and conventions of the middle class

• "A bourgeois mentality"

synonym:
• bourgeois
,
• conservative
,
• materialistic

5. Orta sınıfın standartlarına ve kurallarına uygun olarak

• "Burjuva zihniyeti"

eşanlamlı:
• burjuva
,
• muhafazakâr
,
• maddi

Examples of using

Tom usually wears a conservative suit.

Tom genellikle gösterişsiz bir takım elbise giyer.

I'm conservative.

Ben tutucuyum.

Tom is conservative.

Tom tutucudur.

You're conservative.

Sen tutucusun.

We're conservative.

Biz tutucuyuz.

Tom is a conservative.

Tom bir muhafazakâr.

Tom is very conservative.

Tom çok muhafazakar.

Tom used to be conservative.

Tom muhafazakardı.

Taft had become very conservative.

Taft çok tutucu olmuştu.

Many conservative Americans agreed with him.

Pek çok muhafazakâr Amerikalı, onunla aynı fikirdeydi.

Many conservative Americans agreed with him.

Çok sayıda tutucu Amerikalı onunla aynı fikirdeler.

They were conservative men.

Onlar muhafazakâr insanlardı.

Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.

Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.

His novel ideas are time and again getting him into trouble with his more conservative colleagues.

Onun özgün fikirleri daha tutucu arkadaşlarıyla başını defalarca belaya soktu.

The union has a dominant influence on the conservative party.

Sendikanın muhafazakâr bir parti üzerinde baskın bir etkisi var.

Englishmen are, on the whole, conservative.

İngilizler, genellikle, tutucudur.

The English are generally a conservative people.

İngilizler genel olarak tutucu insanlardır.

On the whole, the Japanese are conservative.

Her bakımdan Japonlar tutucudur.

On the whole, the Japanese are conservative.

Genellikle Japonlar muhafazakardır.