Translation meaning & definition of the word "confused" into Turkish language
Türk diline "karışık" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Confused
[Karışık]/kənfjuzd/
adjective
1. Perplexed by many conflicting situations or statements
- Filled with bewilderment
- "Obviously bemused by his questions"
- "Bewildered and confused"
- "A cloudy and confounded philosopher"
- "Just a mixed-up kid"
- "She felt lost on the first day of school"
- synonym:
- baffled ,
- befuddled ,
- bemused ,
- bewildered ,
- confounded ,
- confused ,
- lost ,
- mazed ,
- mixed-up ,
- at sea
1. Birçok çelişkili durum veya ifade ile şaşırmış
- Şaşkınlıkla dolu
- "Açıkça sorularından şaşkına döndü"
- "Korkunç ve şaşkın"
- "Bulutlu ve şaşkın bir filozof"
- "Sadece karışık bir çocuk"
- "Okulun ilk gününde kendini kaybolmuş hissetti"
- eşanlamlı:
- şaşırmış ,
- şaşkın ,
- sersemlemiş ,
- karışık ,
- kaybolmuş ,
- denizde
2. Lacking orderly continuity
- "A confused set of instructions"
- "A confused dream about the end of the world"
- "Disconnected fragments of a story"
- "Scattered thoughts"
- synonym:
- confused ,
- disconnected ,
- disjointed ,
- disordered ,
- garbled ,
- illogical ,
- scattered ,
- unconnected
2. Düzenli süreklilikten yoksun
- "Şaşkın bir talimat seti"
- "Dünyanın sonu hakkında karışık bir rüya"
- "Bir hikayenin kopuk parçaları"
- "Saçılmış düşünceler"
- eşanlamlı:
- karışık ,
- bağlantısız ,
- ayrılmış ,
- düzensiz ,
- bozuk ,
- mantıksız ,
- dağılmış ,
- birbirine bağlı olmayan
3. Having lost your bearings
- Confused as to time or place or personal identity
- "I frequently find myself disoriented when i come up out of the subway"
- "The anesthetic left her completely disoriented"
- synonym:
- confused ,
- disoriented ,
- lost
3. Rulmanlarını kaybetmiş olman
- Zaman, yer veya kişisel kimlik olarak karıştırılır
- "Metrodan çıktığımda kendimi sık sık şaşırmış buluyorum"
- "Anestezik onu tamamen şaşırttı"
- eşanlamlı:
- karışık ,
- şaşırmış ,
- kaybolmuş
4. Thrown into a state of disarray or confusion
- "Troops fleeing in broken ranks"
- "A confused mass of papers on the desk"
- "The small disordered room"
- "With everything so upset"
- synonym:
- broken ,
- confused ,
- disordered ,
- upset
4. Bir kargaşa veya karışıklık durumuna atılır
- "Kırık saflarda kaçan askerler"
- "Masadaki karışık kağıt yığınları"
- "Küçük düzensiz oda"
- "Her şey çok üzgün"
- eşanlamlı:
- kırık ,
- karışık ,
- düzensiz ,
- üzgün
5. Mentally confused
- Unable to think with clarity or act intelligently
- "The flood of questions left her bewildered and confused"
- synonym:
- confused
5. Zihinsel olarak karışık
- Açıklıkla düşünemez veya akıllıca davranamaz
- "Sorular seli onu şaşkın ve şaşkın bıraktı"
- eşanlamlı:
- karışık
Examples of using
Tom is now totally confused.
Tom şimdi tamamen şaşkın.
We were confused as well.
Bizim de kafamız karıştı.
Tom had a confused look on his face.
Tom'un yüzünde şaşkın bir ifade vardı.