Translation meaning & definition of the word "compromise" into Turkish language
Türk diline "uzlaşma" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Compromise
[Uzlaşma]/kɑmprəmaɪz/
noun
1. A middle way between two extremes
- synonym:
- compromise ,
- via media
1. İki uç arasında orta yol
- eşanlamlı:
- uzlaşma ,
- orta yol
2. An accommodation in which both sides make concessions
- "The newly elected congressmen rejected a compromise because they considered it `business as usual'"
- synonym:
- compromise
2. Her iki tarafın da taviz verdiği bir konaklama
- "Yeni seçilen kongre üyeleri bir uzlaşmayı reddetti çünkü bunu her zamanki gibi `işletme' olarak görüyorlardı'"
- eşanlamlı:
- uzlaşma
verb
1. Make a compromise
- Arrive at a compromise
- "Nobody will get everything he wants
- We all must compromise"
- synonym:
- compromise
1. Uzlaşma sağlamak
- Uzlaşmaya varmak
- "Kimse istediği her şeyi alamayacak
- Hepimiz uzlaşmalıyız"
- eşanlamlı:
- uzlaşma
2. Settle by concession
- synonym:
- compromise
2. Razı olmak
- eşanlamlı:
- uzlaşma
3. Expose or make liable to danger, suspicion, or disrepute
- "The nuclear secrets of the state were compromised by the spy"
- synonym:
- compromise
3. Tehlikeyi, şüpheyi veya itibarsızlığı ortaya çıkarın veya sorumlu tutun
- "Devletin nükleer sırları casus tarafından tehlikeye atıldı"
- eşanlamlı:
- uzlaşma
Examples of using
We never seem to be able to compromise on anything.
Her şeyde uzlaşabilecek gibi görünmüyoruz.
Tom could tell that it would be impossible to reach a compromise with Mary.
Tom Mary ile bir uzlaşmaya varmanın imkansız olduğunu söyleyebiliyordu.
Tom seems to be unwilling to compromise.
Tom uzlaşmak için isteksiz görünüyor.