Translation meaning & definition of the word "cold" into Turkish language
Türk diline "soğuk" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Cold
[Soğuk]noun
1. A mild viral infection involving the nose and respiratory passages (but not the lungs)
- "Will they never find a cure for the common cold?"
- synonym:
- cold ,
- common cold
1. Burun ve solunum yollarını içeren hafif bir viral enfeksiyon (ancak akciğerleri değil)
- "Soğuk algınlığı için bir tedavi bulamayacaklar mı?"
- eşanlamlı:
- soğuk ,
- soğuk algınlığı
2. The absence of heat
- "The coldness made our breath visible"
- "Come in out of the cold"
- "Cold is a vasoconstrictor"
- synonym:
- coldness ,
- cold ,
- low temperature ,
- frigidity ,
- frigidness
2. Isının yokluğu
- "Soğukluk nefesimizi görünür kıldı"
- "Soğuktan çık gel"
- "Soğuk bir vazokonstriktördür"
- eşanlamlı:
- soğukluk ,
- soğuk ,
- düşük sıcaklık
3. The sensation produced by low temperatures
- "He shivered from the cold"
- "The cold helped clear his head"
- synonym:
- cold ,
- coldness
3. Düşük sıcaklıkların yarattığı his
- "Soğuktan titredi" dedi"
- "Soğuk, başını temizlemeye yardımcı oldu"
- eşanlamlı:
- soğuk ,
- soğukluk
adjective
1. Having a low or inadequate temperature or feeling a sensation of coldness or having been made cold by e.g. ice or refrigeration
- "A cold climate"
- "A cold room"
- "Dinner has gotten cold"
- "Cold fingers"
- "If you are cold, turn up the heat"
- "A cold beer"
- synonym:
- cold
1. Düşük veya yetersiz bir sıcaklığa sahip olmak veya soğukluk hissi hissetmek veya örneğin buz veya soğutma ile soğuk yapılmış olmak
- "Soğuk iklim" için"
- "Soğuk bir oda"
- "Akşam yemeği soğudu"
- "Soğuk parmaklar"
- "Eğer üşüyorsan, ısıyı aç"
- "Soğuk bir bira"
- eşanlamlı:
- soğuk
2. Extended meanings
- Especially of psychological coldness
- Without human warmth or emotion
- "A cold unfriendly nod"
- "A cold and unaffectionate person"
- "A cold impersonal manner"
- "Cold logic"
- "The concert left me cold"
- synonym:
- cold
2. Genişletilmiş anlamlar
- Özellikle psikolojik soğukluk
- İnsan sıcaklığı veya duygusu olmadan
- "Soğuk düşmanca bir baş"
- "Soğuk ve sevecen olmayan bir insan"
- "Soğuk, kişisel olmayan bir tavır"
- "Soğuk mantık"
- "Konser beni soğuk bıraktı"
- eşanlamlı:
- soğuk
3. Having lost freshness through passage of time
- "A cold trail"
- "Dogs attempting to catch a cold scent"
- synonym:
- cold
3. Zaman geçtikçe tazeliğini kaybetmiş olmak
- "Soğuk bir yol"
- "Soğuk bir koku almaya çalışan köpekler"
- eşanlamlı:
- soğuk
4. (color) giving no sensation of warmth
- "A cold bluish grey"
- synonym:
- cold
4. (renk) sıcaklık hissi vermiyor
- "Soğuk mavimsi gri"
- eşanlamlı:
- soğuk
5. Marked by errorless familiarity
- "Had her lines cold before rehearsals started"
- synonym:
- cold
5. Hatasız aşinalık ile işaretlenmiştir
- "Provalar başlamadan önce replikleri soğuktu"
- eşanlamlı:
- soğuk
6. Lacking originality or spontaneity
- No longer new
- "Moth-eaten theories about race"
- "Stale news"
- synonym:
- cold ,
- stale ,
- dusty ,
- moth-eaten
6. Özgünlük veya kendiliğindenlik eksikliği
- Artık yeni değil
- "Irkla ilgili güve yemiş teorileri"
- "Kalıp haber"
- eşanlamlı:
- soğuk ,
- eskimiş ,
- tozlu ,
- güve yemiş
7. So intense as to be almost uncontrollable
- "Cold fury gripped him"
- synonym:
- cold
7. Neredeyse kontrol edilemez olacak kadar yoğun
- "Soğuk öfke onu yakaladı"
- eşanlamlı:
- soğuk
8. Sexually unresponsive
- "Was cold to his advances"
- "A frigid woman"
- synonym:
- cold ,
- frigid
8. Cinsel tepkisiz
- "Gelişmelerine karşı soğuktu"
- "Kahraman bir kadın"
- eşanlamlı:
- soğuk
9. Without compunction or human feeling
- "In cold blood"
- "Cold-blooded killing"
- "Insensate destruction"
- synonym:
- cold ,
- cold-blooded ,
- inhuman ,
- insensate
9. Compunction veya insan hissi olmadan
- "Soğuk kanla"
- "Soğukkanlı öldürme"
- "Duygusal yıkım"
- eşanlamlı:
- soğuk ,
- soğukkanlı ,
- insanlık dışı ,
- mantıksız
10. Feeling or showing no enthusiasm
- "A cold audience"
- "A cold response to the new play"
- synonym:
- cold
10. Hissetmek veya coşku göstermemek
- "Soğuk bir seyirci"
- "Yeni oyuna soğuk bir cevap"
- eşanlamlı:
- soğuk
11. Unconscious from a blow or shock or intoxication
- "The boxer was out cold"
- "Pass out cold"
- synonym:
- cold
11. Bir darbe veya şok veya zehirlenme bilinçsiz
- "Boksör soğuktu" diyordu"
- "Soğuktan dışarı at"
- eşanlamlı:
- soğuk
12. Of a seeker
- Far from the object sought
- synonym:
- cold
12. Bir arayanın
- Aranan nesneden uzak
- eşanlamlı:
- soğuk
13. Lacking the warmth of life
- "Cold in his grave"
- synonym:
- cold
13. Hayatın sıcaklığından yoksun
- "Mezarında soğuk"
- eşanlamlı:
- soğuk