Translation meaning & definition of the word "cloud" into Turkish language
Türk diline "bulut" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Cloud
[Bulut]noun
1. Any collection of particles (e.g., smoke or dust) or gases that is visible
- synonym:
- cloud
1. Görünür olan herhangi bir parçacık (örneğin duman veya toz) veya gaz topluluğu
- eşanlamlı:
- bulut
2. A visible mass of water or ice particles suspended at a considerable altitude
- synonym:
- cloud
2. Görünür bir su kütlesi veya buz parçacıkları önemli bir yükseklikte asılı
- eşanlamlı:
- bulut
3. Out of touch with reality
- "His head was in the clouds"
- synonym:
- cloud
3. Gerçeklikle temas halinde değil
- "Kafası bulutların içindeydi"
- eşanlamlı:
- bulut
4. A cause of worry or gloom or trouble
- "The only cloud on the horizon was the possibility of dissent by the french"
- synonym:
- cloud
4. Endişe, kasvet veya sorun nedeni
- "Uçurumdaki tek bulut fransızlar tarafından karşı çıkma ihtimaliydi"
- eşanlamlı:
- bulut
5. Suspicion affecting your reputation
- "After that mistake he was under a cloud"
- synonym:
- cloud
5. İtibarınızı etkileyen şüpheler
- "Bu hatadan sonra bir bulutun altındaydı"
- eşanlamlı:
- bulut
6. A group of many things in the air or on the ground
- "A swarm of insects obscured the light"
- "Clouds of blossoms"
- "It discharged a cloud of spores"
- synonym:
- swarm ,
- cloud
6. Havada veya yerde birçok şeyden oluşan bir grup
- "Bir böcek sürüsü ışığı gizledi"
- "Çiçek bulutları"
- "Bir spor bulutunu boşalttı"
- eşanlamlı:
- yığın ,
- bulut
verb
1. Make overcast or cloudy
- "Fall weather often overcasts our beaches"
- synonym:
- overcast ,
- cloud
1. Bulutlu veya bulutlu olun
- "Düşük hava genellikle plajlarımızı kapsıyor"
- eşanlamlı:
- bulutlu ,
- bulut
2. Make less visible or unclear
- "The stars are obscured by the clouds"
- "The big elm tree obscures our view of the valley"
- synonym:
- obscure ,
- befog ,
- becloud ,
- obnubilate ,
- haze over ,
- fog ,
- cloud ,
- mist
2. Daha az görünür veya belirsiz olun
- "Yıldızlar bulutlar tarafından gizlenmiştir"
- "Büyük karaağaç vadiye bakışımızı gizliyor"
- eşanlamlı:
- belirsiz ,
- kiriş ,
- bulutlandırmak ,
- bozmak ,
- bulanıklık etmek ,
- sis ,
- bulut ,
- duman
3. Billow up in the form of a cloud
- "The smoke clouded above the houses"
- synonym:
- cloud
3. Bulut şeklinde yukarıya doğru
- "Duman evlerin üzerinde bulutlandı"
- eşanlamlı:
- bulut
4. Make gloomy or depressed
- "Their faces were clouded with sadness"
- synonym:
- cloud
4. Kasvetli veya depresif olun
- "Yüzleri üzüntüyle bulutlanmıştı"
- eşanlamlı:
- bulut
5. Place under suspicion or cast doubt upon
- "Sully someone's reputation"
- synonym:
- defile ,
- sully ,
- corrupt ,
- taint ,
- cloud
5. Şüphe altına sokun veya şüphe uyandırın
- "Tam da birinin itibarı"
- eşanlamlı:
- bozmak ,
- lekelemek ,
- bozulmuş ,
- bulut
6. Make less clear
- "The stroke clouded memories of her youth"
- synonym:
- cloud
6. Daha az açıklığa kavuşturmak
- "Inme gençliğinin anılarını bulanıklaştırdı"
- eşanlamlı:
- bulut
7. Colour with streaks or blotches of different shades
- synonym:
- mottle ,
- dapple ,
- cloud
7. Farklı tonlarda çizgiler veya lekeler ile renk
- eşanlamlı:
- leke ,
- beneklemek ,
- bulut
8. Make milky or dull
- "The chemical clouded the liquid to which it was added"
- synonym:
- cloud
8. Sütlü veya donuk hale getirin
- "Kimyasal, eklendiği sıvıyı bulandırdı"
- eşanlamlı:
- bulut