Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Elbette günümüz toplumunda tüketimin insanın hayatında önemli bir rol oynamasının, onun refahı ve mutluluğuyla yakından ilişkili olmasının doğal olduğunu düşünebiliriz.
The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
İnsanın bedeni ve zihni birbirine o kadar sıkı bağlıdır ki, birini etkileyen şey diğerini de etkiler.
They studied them closely.
Onları yakından incelediler.
The events were closely linked.
Olaylar yakından bağlantılıydı.
She closely resembles her mother.
Annesine çok benziyor.
She is closely associated with the firm.
Firmayla yakından ilişkilidir.
He closely resembles his father.
Babasına çok benziyor.
He listened closely to the speaker.
Konuşmacıyı yakından dinledi.
In preparation for painting a portrait, my friend takes many photographs in order to study the subject closely.
Arkadaşım portre boyamaya hazırlanırken konuyu yakından incelemek için birçok fotoğraf çekiyor.