Translation meaning & definition of the word "clerk" into Turkish language

noun

1. An employee who performs clerical work (e.g., keeps records or accounts)

synonym:
• clerk

1. Büro işi yapan bir çalışan (örneğin, kayıtları veya hesapları tutar)

eşanlamlı:
• müdür

2. A salesperson in a store

synonym:
• salesclerk
,
• shop clerk
,
• clerk
,
• shop assistant

2. Bir mağazada satış elemanı

eşanlamlı:
• tezgâhtar
,
• müdür
,
• mağaza asistanı

verb

1. Work as a clerk, as in the legal business

synonym:
• clerk

1. Yasal işlerde olduğu gibi bir memur olarak çalışın

eşanlamlı:
• müdür

Examples of using

Since the coat Tom tried on was too small, the clerk gave him another one to try on.

Tom'un denediği ceket çok küçük olduğu için, tezgahtar ona denemesi için bir tane daha verdi.

Tom tried to return the swimsuit for a larger size, but the clerk told him that wasn't allowed.

Tom mayoyu daha büyük bir bedenle değiştirmeye çalıştı fakat tezgahtar ona izin verilmediğini söyledi.

She married a bank clerk.

O bir banka memuru ile evlendi.

She was formerly a bank clerk.

O eskiden bir banka memuruydu.

She is a clerk in the supermarket.

Süpermarkette bir tezgahtardır.

Her father is a bank clerk.

Onun babası bir banka memuru.

He was taken on by a large firm as a clerk.

O büyük bir firma tarafından bir katib olarak alınmıştır.

He gets a reasonable salary as a bank clerk.

Bir banka memuru olarak makul bir maaş alır.

He is a bank clerk.

O bir banka memurudur.

He is nothing more than a clerk.

O, bir ofis çalışanından daha fazlası değil.

He is a clerk at the Bank of Washington.

O, Washington Bankasında bir memur.

All of a sudden, the clerk lost his temper.

Aniden, katip öfkeden kendini kaybetti.

I'm a bank clerk.

Ben bir banka memuruyum.

My father is a bank clerk.

Babam bir banka memuru.

The clerk admitted his mistake to me.

Katip bana hatasını itiraf etti.

The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.

Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.

"You can get it at the courthouse," the clerk added.

"Onu adliye binasında alabilirsin, " katip ekledi.

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.

Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

The clerk induced her to buy the dress.

Memur elbiseyi alması için onu teşvik etti.

The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.

Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı ​​.