Translation meaning & definition of the word "clearly" into Turkish language

adverb

1. Without doubt or question

• "They were clearly lost"

• "History has clearly shown the folly of that policy"

synonym:
• clearly

1. Şüphesiz ya da soru

• "Açıkça kayboldular" dedi"

• "Tarih, bu politikanın çılgınlığını açıkça göstermiştir"

eşanlamlı:
• açıkça

2. In an intelligible manner

• "The foreigner spoke to us quite intelligibly"

synonym:
• intelligibly
,
• clearly
,
• understandably

2. Anlaşılır bir şekilde

• "Yabancı bizimle oldukça anlaşılır bir şekilde konuştu"

eşanlamlı:
• anlaşılabilir bir şekilde
,
• açıkça
,
• anlaşılır biçimde

3. Clear to the mind

• With distinct mental discernment

• "It's distinctly possible"

• "I could clearly see myself in his situation"

synonym:
• distinctly
,
• clearly

3. Kafasına kadar temizlemek

• Farklı zihinsel anlayışla

• "Bu açıkça mümkün"

• "Onun durumunda kendimi açıkça görebiliyordum"

eşanlamlı:
• belirgin biçimde
,
• açıkça

4. In an easily perceptible manner

• "Could be seen clearly under the microscope"

• "She cried loud and clear"

synonym:
• clearly
,
• clear

4. Kolayca anlaşılabilir bir şekilde

• "Mikroskop altında açıkça görülebilir"

• "O yüksek sesle ve net ağladı"

eşanlamlı:
• açıkça
,
• temiz

Examples of using

Tom is clearly unhappy.

Tom açıkça mutsuz.

Tom is clearly unhappy to be here.

Tom açıkça burada olmaktan mutsuz.

Tom is clearly bothered by something.

Tom açıkça bir şeyden rahatsız.

Tom clearly had something to say, but he didn't say anything.

Açıkça Tom'un söyleyeceği bir şeyi vardı ama hiçbir şey söylemedi.

Tom was clearly a little disappointed.

Tom açıkça biraz hayal kırıklığına uğradı.

You were clearly mistaken.

Sen açıkça hatalıydın.

Tom is clearly upset.

Tom açıkça üzgün.

Tom is clearly rattled.

Tom açıkça şaşırmış.

Tom is clearly lying.

Tom açıkça yalan söylüyor.

Tom is clearly lost.

Tom açıkça kayıp.

Tom is clearly losing.

Tom açıkça kaybediyor.

Tom is clearly disappointed.

Tom açıkça hayal kırıklığına uğradı.

You're clearly busy.

Sen açıkça meşgulsün.

He clearly lied.

O açıkça yalan söyledi.

School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.

Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.

Tom was clearly not very happy.

Tom açıkçası çok mutlu değildi.

You don't have to speak so loudly. I can hear you very clearly.

Yüksek sesle konuşmak zorunda değilsin. Seni çok net şekilde duyabiliyorum.

Tom clearly didn't intend to let that happen.

Açıkçası, Tom'un onun olmasına izin vermeye niyeti yoktu.

Tom clearly doesn't understand French very well.

Açıkçası, Tom Fransızcayı çok iyi anlamaz.

Tom clearly hopes that Mary won't notice that he broke one of her expensive teacups.

Açıkçası, Tom onun pahalı çay fincanlarından birini kırdığını Mary'nin farketmemesini umut ediyor.