Examples of using
Tom came into the classroom three minutes after the bell had rung.
Tom zil çaldıktan üç dakika sonra sınıfa girdi.
Tom asked me if anybody was in the classroom.
Tom bana sınıfta birinin olup olmadığını sordu.
The students are in the classroom.
Öğrenciler sınıfta.
Tom was the first one to enter the classroom.
Tom sınıfa giren ilk kişiydi.
The teacher wouldn't allow us to speak French in the classroom.
Öğretmen sınıfta Fransızca konuşmamıza izin vermedi.
The teacher would only allow us to speak French in the classroom.
Öğretmen sınıfta sadece Fransızca konuşmamıza izin verirdi.
I think I left something in the classroom.
Sanırım sınıfta bir şey bıraktım.
Tom broke a window in the classroom.
Tom sınıfta bir cam kırdı.
I left my jacket in the classroom.
Ceketimi sınıfta bıraktım.
Tom and Mary are now alone in the classroom.
Tom ve Mary şimdi sınıfta yalnız başına.
Everyone in the classroom was coughing.
Sınıftaki herkes öksürüyordu.
We had hoped some students would come, but there was no one in the classroom.
Birkaç öğrencinin geleceğini umuyorduk, fakat sınıfta kimse yoktu.
Tom slipped into the classroom unnoticed.
Tom farkedilmeden sınıfa daldı.
Tom was kissing Mary when I walked into the classroom.
Ben sınıfa girdiğimde Tom Mary'i öpüyordu.
Tom usually sits in the back of the classroom.
Tom genellikle sınıfın arkasında oturur.
Do you eat in the classroom?
Sen sınıfta yemek yer misin?
We must clean our classroom.
Sınıfımızı temizlemeliyiz.
I eat in the classroom.
Ben sınıfta yemek yerim.
Don't talk in the classroom.
Sınıfta konuşma.
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
Öğretmen kızgın, lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
