Translation meaning & definition of the word "chosen" into Turkish language

noun

1. One who is the object of choice

• Who is given preference

• "She was mama's chosen"

synonym:
• chosen

1. Seçim nesnesi olan kişi

• Kime tercih edilir

• "Annem seçildi"

eşanlamlı:
• seçilmiş

2. The name for korea as a japanese province (1910-1945)

synonym:
• Chosen

2. Bir japon eyaleti olarak kore adı (1910-1945)

eşanlamlı:
• Seçilmiş

3. An exclusive group of people

• "One of the elect who have power inside the government"

synonym:
• chosen
,
• elect

3. Özel bir grup insan

• "Hükümet içinde gücü olan seçmenlerden biri"

eşanlamlı:
• seçilmiş
,
• seçmek

Examples of using

I have chosen her as my wife.

Onu karım olarak seçtim.

I was the one chosen.

Seçilen bendim.

I was chosen for that.

Bunun için seçildim.

I was chosen to do that.

Bunu yapmak için seçildim.

I have no idea why I was chosen.

Niçin seçildiğime dair fikrim yok.

Tom has chosen you.

Tom sizi seçti.

Tom has chosen me.

Tom beni seçti.

I've already chosen.

Zaten seçtim.

We've already chosen.

Zaten seçtik.

We've chosen a hotel in the vicinity of the museum.

Müzenin çevresinde bir otel seçtik.

I am the chosen one.

Ben seçilmiş biriyim.

He is the chosen one.

O seçilmiş biridir.

He's likely to be chosen.

Onun seçilmesi olasıdır.

It's very likely that he'll be chosen.

O, büyük olasılıkla seçilecek.

There's a good chance that he'll be chosen.

Onun seçileceğine dair iyi bir olasılık var.

He has a good chance of being chosen.

Onun iyi bir seçilme olasılığı var.

Tom was chosen by lottery.

Tom piyango tarafından seçildi.

Have you chosen a topic?

Bir başlık seçtin mi?

Mary was chosen from among 500 applicants.

Mary 500 aday arasından seçildi.

Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.