Translation meaning & definition of the word "chess" into Turkish language

noun

1. Weedy annual native to europe but widely distributed as a weed especially in wheat

synonym:
• chess
,
• cheat
,
• Bromus secalinus

1. Weedy yıllık avrupa'ya özgü, ancak özellikle buğdayda yabani ot olarak yaygın olarak dağıtıldı

eşanlamlı:
• satranç
,
• aldatmak
,
• Bromus Secalinus

2. A board game for two players who move their 16 pieces according to specific rules

• The object is to checkmate the opponent's king

synonym:
• chess
,
• chess game

2. 16 parçalarını belirli kurallara göre hareket ettiren iki oyuncu için bir masa oyunu

• Amaç rakibin kralını kontrol etmektir

eşanlamlı:
• satranç
,
• satranç oyunu

Examples of using

Tom is concentrating on the chess game.

Tom satranç oyununa konsantre oluyor.

Tom and Mary decided to play chess.

Tom ve Mary satranç oynamaya karar verdiler.

We were playing chess.

Satranç oynuyorduk.

I finally beat Tom at chess.

Sonunda Tom'u satrançta yendim.

I enjoy chess.

Satrançtan hoşlanırım.

I can't believe Tom thinks I'm a good chess player.

Tom'un iyi bir satranç oyuncusu olduğumu düşündüğüne inanamıyorum.

Tom wanted me to play chess with him, so I did.

Tom onunla satranç oynamamı istedi, bu yüzden oynadım.

I like chess.

Satranç severim.

Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.

Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.

I enjoy playing chess.

Satranç oynamayı severim.

I played an interesting game of chess against the computer last week.

Geçen hafta bilgisayara karşı ilginç bir satranç oynadım.

He won the first prize at the chess tournament.

O, satranç turnuvasında birincilik ödülü aldı.

They're playing chess.

Onlar satranç oynuyor.

Tom hardly ever loses at chess.

Tom neredeyse satrançta hiç kaybetmez.

We often play chess after school.

Biz okuldan sonra sıklıkla satranç oynarız.

Tom thought that Mary didn't want to play chess with him.

Tom Mary'nin onunla satranç oynamak istemediğini düşündü.

I can't play chess yet.

Ben henüz satranç oynayamam.

Tom is better at chess than I am.

Tom satrançta benden daha iyidir.

Tom and Mary had a good time playing chess.

Tom ve Mary, satranç oynayarak iyi bir zaman geçirdiler.

Tom challenged Mary to a game of chess.

Tom, bir satranç oyununda Mary'ye meydan okudu.