Translation meaning & definition of the word "buy" into Turkish language
Türk diline "satın almak" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Buy
[Satın]/baɪ/
noun
1. An advantageous purchase
- "She got a bargain at the auction"
- "The stock was a real buy at that price"
- synonym:
- bargain ,
- buy ,
- steal
1. Avantajlı bir satın alma
- "Açık artırmada pazarlık yaptı"
- "Hisse senedi bu fiyata gerçek bir satın almaydı"
- eşanlamlı:
- pazarlık ,
- satın almak ,
- çalmak
verb
1. Obtain by purchase
- Acquire by means of a financial transaction
- "The family purchased a new car"
- "The conglomerate acquired a new company"
- "She buys for the big department store"
- synonym:
- buy ,
- purchase
1. Satın almak
- Finansal işlem yoluyla edinme
- "Aile yeni bir araba satın aldı"
- "Holding yeni bir şirket satın aldı"
- "Büyük mağazaya satın alıyor"
- eşanlamlı:
- satın almak
2. Make illegal payments to in exchange for favors or influence
- "This judge can be bought"
- synonym:
- bribe ,
- corrupt ,
- buy ,
- grease one's palms
2. İyilik veya etki karşılığında yasadışı ödemeler yapın
- "Bu yargıç satın alınabilir"
- eşanlamlı:
- rüşvet ,
- bozulmuş ,
- satın almak ,
- birinin avuçlarını yağlayın
3. Be worth or be capable of buying
- "This sum will buy you a ride on the train"
- synonym:
- buy
3. Değer verin veya satın alabilecek durumda olun
- "Bu miktar size trende bir yolculuk kazandıracak"
- eşanlamlı:
- satın almak
4. Acquire by trade or sacrifice or exchange
- "She wanted to buy his love with her dedication to him and his work"
- synonym:
- buy
4. Ticaret veya fedakarlık veya değişim yoluyla elde edin
- "Ona ve işine olan bağlılığıyla sevgisini satın almak istedi"
- eşanlamlı:
- satın almak
5. Accept as true
- "I can't buy this story"
- synonym:
- buy
5. Doğru kabul etmek
- "Bu hikayeyi satın alamam"
- eşanlamlı:
- satın almak
Examples of using
Tom doesn't have enough money to buy the computer he wants.
Tom istediği bilgisayarı satın alması için yeterli paraya sahip değil.
Tom doesn't have enough money to buy a motorized wheelchair.
Tom motorlu tekerlekli bir sandalye satın almak için yeterli paraya sahip değil.
Tom didn't know what to buy.
Tom ne alacağını bilmiyordu.