Translation meaning & definition of the word "butt" into Turkish language
Türk diline "düğme" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Butt
[Kıç]noun
1. Thick end of the handle
- synonym:
- butt ,
- butt end
1. Sapın kalın ucu
- eşanlamlı:
- kıç ,
- dipçik
2. The part of a plant from which the roots spring or the part of a stalk or trunk nearest the roots
- synonym:
- butt
2. Bir bitkinin köklerinin yayıldığı kısmı veya bir sapın veya gövdenin köklere en yakın kısmı
- eşanlamlı:
- kıç
3. A victim of ridicule or pranks
- synonym:
- butt ,
- goat ,
- laughingstock ,
- stooge
3. Alay veya şaka kurbanı
- eşanlamlı:
- kıç ,
- keçi ,
- maskara ,
- yamak
4. The fleshy part of the human body that you sit on
- "He deserves a good kick in the butt"
- "Are you going to sit on your fanny and do nothing?"
- synonym:
- buttocks ,
- nates ,
- arse ,
- butt ,
- backside ,
- bum ,
- buns ,
- can ,
- fundament ,
- hindquarters ,
- hind end ,
- keister ,
- posterior ,
- prat ,
- rear ,
- rear end ,
- rump ,
- stern ,
- seat ,
- tail ,
- tail end ,
- tooshie ,
- tush ,
- bottom ,
- behind ,
- derriere ,
- fanny ,
- ass
4. İnsan vücudunun üzerinde oturduğunuz etli kısmı
- "Kıçında iyi bir tekmeyi hak ediyor"
- "Fannenin üzerine oturup hiçbir şey yapmayacak mısın?"
- eşanlamlı:
- kalça ,
- kabaetler ,
- göt ,
- kıç ,
- arka taraf ,
- çörek ,
- edebilmek ,
- temel ,
- butlar ,
- arka uç ,
- keister ,
- arka ,
- gevezelik etmek ,
- sert ,
- koltuk ,
- kuyruk ,
- toshie ,
- fışkırmak ,
- alttaki ,
- geride ,
- derrier
5. Sports equipment consisting of an object set up for a marksman or archer to aim at
- synonym:
- target ,
- butt
5. Nişancı veya okçunun hedeflemesi için kurulmuş bir nesneden oluşan spor malzemeleri
- eşanlamlı:
- hedef ,
- kıç
6. Finely ground tobacco wrapped in paper
- For smoking
- synonym:
- cigarette ,
- cigaret ,
- coffin nail ,
- butt ,
- fag
6. Kağıda sarılmış ince öğütülmüş tütün
- Sigara içmek için
- eşanlamlı:
- sigara ,
- tabut çivisi ,
- kıç ,
- yormak
7. A joint made by fastening ends together without overlapping
- synonym:
- butt joint ,
- butt
7. Tutturularak yapılan bir eklem üst üste binmeden birlikte biter
- eşanlamlı:
- popo eklemi ,
- kıç
8. A large cask (especially one holding a volume equivalent to 2 hogsheads or 126 gallons)
- synonym:
- butt
8. Büyük bir fıçı (özellikle 2 domuz kafasına veya 126 galona eşdeğer bir hacim tutan)
- eşanlamlı:
- kıç
9. The small unused part of something (especially the end of a cigarette that is left after smoking)
- synonym:
- butt ,
- stub
9. Bir şeyin kullanılmayan küçük kısmı (özellikle sigara içtikten sonra kalan bir sigaranın sonu)
- eşanlamlı:
- kıç ,
- vurmak
verb
1. Lie adjacent to another or share a boundary
- "Canada adjoins the u.s."
- "England marches with scotland"
- synonym:
- border ,
- adjoin ,
- edge ,
- abut ,
- march ,
- butt ,
- butt against ,
- butt on
1. Bir başkasına bitişik yatın veya bir sınırı paylaşın
- "Kanada abd'ye bitişik."
- "İngiltere i̇skoçya ile yürüyor"
- eşanlamlı:
- sınır ,
- katmak ,
- dayanmak ,
- marş ,
- kıç ,
- popo ile vurmak ,
- kıçına sokmak
2. To strike, thrust or shove against
- "He butted his sister out of the way"
- "The goat butted the hiker with his horns"
- synonym:
- butt ,
- bunt
2. Vurmak, itmek veya itmek
- "Kız kardeşini yoldan çıkardı"
- "Keçi boynuzlarıyla yürüyüşçüyü vurdu"
- eşanlamlı:
- kıç ,
- tos vurmak
3. Place end to end without overlapping
- "The frames must be butted at the joints"
- synonym:
- butt
3. Üst üste binmeden uçtan uca yerleştirin
- "Çerçeveler eklemlerde kesilmelidir"
- eşanlamlı:
- kıç