Translation meaning & definition of the word "bunch" into Turkish language

noun

1. A grouping of a number of similar things

• "A bunch of trees"

• "A cluster of admirers"

synonym:
• bunch
,
• clump
,
• cluster
,
• clustering

1. Bir dizi benzer şeyin bir gruplaması

• "Bir demet ağaç"

• "Hayranlar kümesi"

eşanlamlı:
• grup
,
• küme
,
• kümeleme

2. An informal body of friends

• "He still hangs out with the same crowd"

synonym:
• crowd
,
• crew
,
• gang
,
• bunch

2. Gayri resmi bir arkadaş grubu

• "Hala aynı kalabalıkla takılıyor"

eşanlamlı:
• kalabalık
,
• ekip
,
• çete
,
• grup

3. Any collection in its entirety

• "She bought the whole caboodle"

synonym:
• bunch
,
• lot
,
• caboodle

3. Bütünüyle herhangi bir koleksiyon

• "Tüm kabini satın aldı"

eşanlamlı:
• grup
,
• çok
,
• cemaat

verb

1. Form into a bunch

• "The frightened children bunched together in the corner of the classroom"

synonym:
• bunch together
,
• bunch
,
• bunch up

1. Bir demet halinde biçimlendirmek

• "Korkmuş çocuklar sınıfın köşesinde bir araya geldi"

eşanlamlı:
• bir araya getirmek
,
• grup
,
• yığmak

2. Gather or cause to gather into a cluster

• "She bunched her fingers into a fist"

synonym:
• bunch
,
• bunch up
,
• bundle
,
• cluster
,
• clump

2. Bir kümeye toplayın veya toplanmaya neden olun

• "Parmaklarını yumruğa salladı"

eşanlamlı:
• grup
,
• yığmak
,
• paket
,
• küme

Examples of using

Tom came into the room, carrying a bunch of flowers

Tom odaya girdi, bir demet çiçek taşıyordu.

You're all a bunch of losers.

Hepiniz bir kaybedenler grubusunuz.

Tom was hanging out with a bunch of other boys, most of them a bit older than him.

Tom diğer çocuklardan bir grup ile vakit geçiriyordu, onların çoğu ondan biraz daha yaşlıydı.

Tom bought a bunch of grapes and I ate them.

Tom bir salkım üzüm aldı ve onları yedim.

Tom bought a bunch of inexpensive cameras to give to children who lived in his neighborhood.

Tom onun mahallesinde yaşayan çocuklara vermek için bir sürü ucuz kameralar aldı.

I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.

Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.

A bunch of people were standing outside waiting.

Bir gurup insan dışarıda bekleyip duruyordu.

A bunch of people told me not to eat there.

Bir gurup insan bana orada yemek yemememi söyledi.

A bunch of people died in the explosion.

Patlamada bir grup insan öldü.

Used car salesmen are a disreputable bunch.

Ikinci el araba satıcısı adamlar tanınmış bir çetedir.

He came bearing a large bunch of flowers.

O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.

He threw away a bunch of old letters.

Bir sürü eski mektup attı.