Tom had a hard time raising enough money build the orphanage he'd promised to build.
Tom inşa etmeye söz verdiği yetimhaneyi inşa etmek için yeterince para toplamakta zorlandı.
Tom abandoned his plan to build a factory.
Tom bir fabrika inşa etme planından vazgeçti.
Tom is looking for someone to help him build a wall.
Tom bir duvar inşa etmesine yardım edecek birini arıyor.
I never thought it'd be this hard to build a picnic table.
Piknik masası yapmanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim.
I never thought it'd be this hard to build a picnic table.
Piknik masası yapmanın bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim.
They cut down many trees to build the boats.
Tekneleri yapmak için birçok ağacı kestiler.
They used local wood to build the ships.
Gemileri inşa etmek için yerel ahşap kullandılar.
But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build.
Ama resmin tamamı bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirliğine dayalı, çok dilli bir cümle sözlüğü değildir. İnşa etmek istediğimiz ekosistemin bir parçası.
They want to build a fence around their home.
Evlerinin etrafına çit çekmek istiyorlar.
It takes many people to build a building.
Bir bina inşa etmek için birçok insan gerekir.
It took 22 years to build the Taj Mahal.
Tac Mahal'i inşa etmek 22 yıl sürdü.
You can't build buildings on swampy land.
Bataklık araziye bina yapamazsın.
Spiders like to build spiderwebs.
Örümcekler örümcek ağları kurmayı severler.
I hope to build a new house next year.
Gelecek yıl yeni bir ev inşa etmeyi umuyorum.
Apart from the cost, it will take long to build the bridge.
Maliyet dışında köprünün yapılması uzun sürecektir.
They formed a project to build a new school building.
Yeni bir okul binası inşa etmek için bir proje oluşturdular.