Translation meaning & definition of the word "bronze" into Turkish language
Türk diline "bronz" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Bronze
[Bronz]/brɑnz/
noun
1. An alloy of copper and tin and sometimes other elements
- Also any copper-base alloy containing other elements in place of tin
- synonym:
- bronze
1. Bakır ve kalay alaşımı ve bazen diğer elementler
- Ayrıca kalay yerine diğer elementleri içeren herhangi bir bakır bazlı alaşım
- eşanlamlı:
- bronz
2. A sculpture made of bronze
- synonym:
- bronze
2. Bronzdan yapılmış bir heykel
- eşanlamlı:
- bronz
verb
1. Give the color and appearance of bronze to something
- "Bronze baby shoes"
- synonym:
- bronze
1. Bronz rengini ve görünümünü bir şeye verin
- "Bronz bebek ayakkabıları"
- eşanlamlı:
- bronz
2. Get a tan, from wind or sun
- synonym:
- tan ,
- bronze
2. Rüzgardan veya güneşten bronzlaşın
- eşanlamlı:
- yanmak ,
- bronz
adjective
1. Of the color of bronze
- synonym:
- bronze ,
- bronzy
1. Bronz rengi hakkında
- eşanlamlı:
- bronz
2. Made from or consisting of bronze
- synonym:
- bronze
2. Bronzdan yapılmış veya bronzdan oluşmaktadır
- eşanlamlı:
- bronz
Examples of using
He won a bronze medal.
O bronz bir madalya kazandı.
We won the bronze medal.
Biz bronz madalya kazandık.
They set up a bronze statue of the hero.
Kahramanın bronz bir heykelini diktiler.