Translation meaning & definition of the word "breeze" into Turkish language
Türk diline "beze" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Breeze
[Rüzgâr]/briz/
noun
1. A slight wind (usually refreshing)
- "The breeze was cooled by the lake"
- "As he waited he could feel the air on his neck"
- synonym:
- breeze ,
- zephyr ,
- gentle wind ,
- air
1. Hafif bir rüzgar (genellikle ferahlatıcı)
- "Buzul göl tarafından soğutuldu"
- "Beklediği gibi boynundaki havayı hissedebiliyordu"
- eşanlamlı:
- rüzgâr ,
- zefir ,
- rüzgâr rüzgarı ,
- hava
2. Any undertaking that is easy to do
- "Marketing this product will be no picnic"
- synonym:
- cinch ,
- breeze ,
- picnic ,
- snap ,
- duck soup ,
- child's play ,
- pushover ,
- walkover ,
- piece of cake
2. Yapması kolay olan herhangi bir girişim
- "Bu ürünü pazarlamak piknik olmayacak"
- eşanlamlı:
- kavrama ,
- rüzgâr ,
- piknik ,
- kopmak ,
- ördek çorbası ,
- çocuk oyuncağı ,
- şınav ,
- yaya geçidi ,
- kek parçası
verb
1. Blow gently and lightly
- "It breezes most evenings at the shore"
- synonym:
- breeze
1. Nazikçe ve hafifçe üfleyin
- "Çoğu akşamları kıyıda esiyor"
- eşanlamlı:
- rüzgâr
2. To proceed quickly and easily
- synonym:
- breeze
2. Hızlı ve kolay bir şekilde ilerlemek
- eşanlamlı:
- rüzgâr
Examples of using
Tom and Mary were just shooting the breeze.
Tom ve Mary sadece çene çalıyorlardı.
There is usually a cool breeze here in the evening.
Burada akşamleyin genellikle serin bir esinti vardır.
There's a nice breeze here.
Burada güzel bir esinti var.