Translation meaning & definition of the word "breathing" into Turkish language

noun

1. The bodily process of inhalation and exhalation

• The process of taking in oxygen from inhaled air and releasing carbon dioxide by exhalation

synonym:
• breathing
,
• external respiration
,
• respiration
,
• ventilation

1. Bedensel soluma ve ekshalasyon süreci

• Solunan havadan oksijen alma ve ekshalasyonla karbondioksit salma işlemi

eşanlamlı:
• nefes alma
,
• dış solunum
,
• havalandırma

adjective

1. Passing or able to pass air in and out of the lungs normally

• Sometimes used in combination

• "The boy was disappointed to find only skeletons instead of living breathing dinosaurs"

• "The heavy-breathing person on the telephone"

synonym:
• breathing
,
• eupneic
,
• eupnoeic

1. Akciğerlerin içine ve dışına havayı normal olarak geçirmek veya geçirebilmek

• Bazen kombinasyon halinde kullanılır

• "Çocuk, nefes alan dinozorlar yerine sadece iskeletler bulmaktan hayal kırıklığına uğradı"

• "Telefondaki ağır nefes alan kişi"

eşanlamlı:
• nefes alma
,
• öpneik
,
• öpnöik

Examples of using

She's still breathing.

Hâlâ nefes alıyor.

He's still breathing.

Hâlâ nefes alıyor.

I don't think Tom is breathing.

Tom'un nefes aldığını sanmıyorum.

Tom was breathing heavily.

Tom aşırı derecede nefes alıyordu.

Tom was breathing deeply.

Tom derinden nefes alıyordu.

Tom is still breathing.

Tom hâlâ nefes alıyor.

Tom is breathing normally.

Tom normal nefes alıyor.

Tom is breathing heavily.

Tom aşırı derecede nefes alıyor.

Tom is breathing hard.

Tom zor nefes alıyor.

Tom is barely breathing.

Tom zar zor nefes alıyor.

It's still breathing.

Hâlâ nefes alıyor.

Tom was breathing.

Tom nefes alıyordu.

Tom stopped breathing.

Tom nefes almayı durdurdu.

Tom tried to control his breathing and remain calm.

Tom nefesini kontrol etmeye ve sakin kalmaya çalıştı.

Tom is breathing.

Tom nefes alıyor.

Tom isn't breathing.

Tom nefes almıyor.

Are you breathing?

Nefes alıyor musun?

Tom's not breathing.

Tom nefes almıyor.

She was breathing hard.

O zor nefes alıyordu.

He is breathing hard.

O, zor nefes alıyor.