Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "border" into Turkish language

Türk diline "sınır" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Border

[Sınır]
/bɔrdər/

noun

1. A line that indicates a boundary

    synonym:
  • boundary line
  • ,
  • border
  • ,
  • borderline
  • ,
  • delimitation
  • ,
  • mete

1. Bir sınırı gösteren bir çizgi

    eşanlamlı:
  • sınır çizgisi
  • ,
  • sınır
  • ,
  • sınırlandırma
  • ,
  • ölçmek

2. The boundary line or the area immediately inside the boundary

    synonym:
  • margin
  • ,
  • border
  • ,
  • perimeter

2. Sınır çizgisi veya sınırın hemen içindeki alan

    eşanlamlı:
  • pay
  • ,
  • sınır
  • ,
  • çevre

3. The boundary of a surface

    synonym:
  • edge
  • ,
  • border

3. Bir yüzeyin sınırı

    eşanlamlı:
  • sınır

4. A decorative recessed or relieved surface on an edge

    synonym:
  • molding
  • ,
  • moulding
  • ,
  • border

4. Bir kenarda dekoratif gömme veya rahatlamış bir yüzey

    eşanlamlı:
  • süsleme
  • ,
  • döküm
  • ,
  • sınır

5. A strip forming the outer edge of something

  • "The rug had a wide blue border"
    synonym:
  • border

5. Bir şeyin dış kenarını oluşturan bir şerit

  • "Halının geniş mavi bir sınırı vardı"
    eşanlamlı:
  • sınır

verb

1. Extend on all sides of simultaneously

  • Encircle
  • "The forest surrounds my property"
    synonym:
  • surround
  • ,
  • environ
  • ,
  • ring
  • ,
  • skirt
  • ,
  • border

1. Aynı anda her tarafa yayıl

  • Sarmak
  • "Orman mülkümü çevreliyor"
    eşanlamlı:
  • çevrelemek
  • ,
  • ring
  • ,
  • etek
  • ,
  • sınır

2. Form the boundary of

  • Be contiguous to
    synonym:
  • bound
  • ,
  • border

2. Sınırını belirlemek

  • Bitişik olmak
    eşanlamlı:
  • bağlı
  • ,
  • sınır

3. Enclose in or as if in a frame

  • "Frame a picture"
    synonym:
  • frame
  • ,
  • frame in
  • ,
  • border

3. Bir çerçeveye veya çerçeveye kapatılmış gibi

  • "Bir resim çerçevele"
    eşanlamlı:
  • çerçeve
  • ,
  • çerçevelemek
  • ,
  • sınır

4. Provide with a border or edge

  • "Edge the tablecloth with embroidery"
    synonym:
  • border
  • ,
  • edge

4. Bir kenarlık veya kenarlık sağlayın

  • "Masa örtüsünü nakışla kenetleyin"
    eşanlamlı:
  • sınır

5. Lie adjacent to another or share a boundary

  • "Canada adjoins the u.s."
  • "England marches with scotland"
    synonym:
  • border
  • ,
  • adjoin
  • ,
  • edge
  • ,
  • abut
  • ,
  • march
  • ,
  • butt
  • ,
  • butt against
  • ,
  • butt on

5. Bir başkasına bitişik yatın veya bir sınırı paylaşın

  • "Kanada abd'ye bitişik."
  • "İngiltere i̇skoçya ile yürüyor"
    eşanlamlı:
  • sınır
  • ,
  • katmak
  • ,
  • dayanmak
  • ,
  • marş
  • ,
  • kıç
  • ,
  • popo ile vurmak
  • ,
  • kıçına sokmak

Examples of using

They crossed the border.
Onlar sınırı geçti.
The border is closed.
Sınır kapalıdır.
The border between the two neighbouring countries remains closed.
İki komşu ülke arasındaki sınır kapalı kalır.