Translation meaning & definition of the word "border" into Turkish language
Türk diline "sınır" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Border
[Sınır]noun
1. A line that indicates a boundary
- synonym:
- boundary line ,
- border ,
- borderline ,
- delimitation ,
- mete
1. Bir sınırı gösteren bir çizgi
- eşanlamlı:
- sınır çizgisi ,
- sınır ,
- sınırlandırma ,
- ölçmek
2. The boundary line or the area immediately inside the boundary
- synonym:
- margin ,
- border ,
- perimeter
2. Sınır çizgisi veya sınırın hemen içindeki alan
- eşanlamlı:
- pay ,
- sınır ,
- çevre
3. The boundary of a surface
- synonym:
- edge ,
- border
3. Bir yüzeyin sınırı
- eşanlamlı:
- sınır
4. A decorative recessed or relieved surface on an edge
- synonym:
- molding ,
- moulding ,
- border
4. Bir kenarda dekoratif gömme veya rahatlamış bir yüzey
- eşanlamlı:
- süsleme ,
- döküm ,
- sınır
5. A strip forming the outer edge of something
- "The rug had a wide blue border"
- synonym:
- border
5. Bir şeyin dış kenarını oluşturan bir şerit
- "Halının geniş mavi bir sınırı vardı"
- eşanlamlı:
- sınır
verb
1. Extend on all sides of simultaneously
- Encircle
- "The forest surrounds my property"
- synonym:
- surround ,
- environ ,
- ring ,
- skirt ,
- border
1. Aynı anda her tarafa yayıl
- Sarmak
- "Orman mülkümü çevreliyor"
- eşanlamlı:
- çevrelemek ,
- ring ,
- etek ,
- sınır
2. Form the boundary of
- Be contiguous to
- synonym:
- bound ,
- border
2. Sınırını belirlemek
- Bitişik olmak
- eşanlamlı:
- bağlı ,
- sınır
3. Enclose in or as if in a frame
- "Frame a picture"
- synonym:
- frame ,
- frame in ,
- border
3. Bir çerçeveye veya çerçeveye kapatılmış gibi
- "Bir resim çerçevele"
- eşanlamlı:
- çerçeve ,
- çerçevelemek ,
- sınır
4. Provide with a border or edge
- "Edge the tablecloth with embroidery"
- synonym:
- border ,
- edge
4. Bir kenarlık veya kenarlık sağlayın
- "Masa örtüsünü nakışla kenetleyin"
- eşanlamlı:
- sınır
5. Lie adjacent to another or share a boundary
- "Canada adjoins the u.s."
- "England marches with scotland"
- synonym:
- border ,
- adjoin ,
- edge ,
- abut ,
- march ,
- butt ,
- butt against ,
- butt on
5. Bir başkasına bitişik yatın veya bir sınırı paylaşın
- "Kanada abd'ye bitişik."
- "İngiltere i̇skoçya ile yürüyor"
- eşanlamlı:
- sınır ,
- katmak ,
- dayanmak ,
- marş ,
- kıç ,
- popo ile vurmak ,
- kıçına sokmak