Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "boil" into Turkish language

Türk diline "kaynat" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Boil

[Kaynatmak]
/bɔɪl/

noun

1. A painful sore with a hard core filled with pus

    synonym:
  • boil
  • ,
  • furuncle

1. İğne ile dolu sert bir çekirdeğe sahip ağrılı bir yara

    eşanlamlı:
  • kaynatmak
  • ,
  • çıban

2. The temperature at which a liquid boils at sea level

  • "They brought the water to a boil"
    synonym:
  • boiling point
  • ,
  • boil

2. Bir sıvının deniz seviyesinde kaynatıldığı sıcaklık

  • "Suyu kaynattılar"
    eşanlamlı:
  • kaynama noktası
  • ,
  • kaynatmak

verb

1. Come to the boiling point and change from a liquid to vapor

  • "Water boils at 100 degrees celsius"
    synonym:
  • boil

1. Kaynama noktasına gelin ve bir sıvıdan buhar haline geçin

  • "Su 100 santigrat derecede kaynar"
    eşanlamlı:
  • kaynatmak

2. Immerse or be immersed in a boiling liquid, often for cooking purposes

  • "Boil potatoes"
  • "Boil wool"
    synonym:
  • boil

2. Genellikle pişirme amacıyla kaynayan bir sıvıya batırın veya batırın

  • "Patates kaynat"
  • "Kaynar yün"
    eşanlamlı:
  • kaynatmak

3. Bring to, or maintain at, the boiling point

  • "Boil this liquid until it evaporates"
    synonym:
  • boil

3. Kaynama noktasına getirin veya muhafaza edin

  • "Bu sıvıyı buharlaşana kadar kaynatın"
    eşanlamlı:
  • kaynatmak

4. Be agitated

  • "The sea was churning in the storm"
    synonym:
  • churn
  • ,
  • boil
  • ,
  • moil
  • ,
  • roil

4. Tedirgin olmak

  • "Deniz fırtınada çalkalanıyordu"
    eşanlamlı:
  • çalkalamak
  • ,
  • kaynatmak
  • ,
  • uğraşmak
  • ,
  • bulandırmak

5. Be in an agitated emotional state

  • "The customer was seething with anger"
    synonym:
  • seethe
  • ,
  • boil

5. Heyecanlı bir duygusal durumda olmak

  • "Müşteri öfkeyle kaynıyordu"
    eşanlamlı:
  • seethe
  • ,
  • kaynatmak

Examples of using

You boil water in an oven.
Suyu bir fırında kaynatıyorsun.
Tom showed Mary how to boil water in a paper cup.
Tom Mary'ye kağıt bir bardakta nasıl su kaynatacağını gösterdi.
It takes about ten minutes to boil an egg.
Bir yumurtayı kaynatmak yaklaşık on dakika sürer.