Translation meaning & definition of the word "blind" into Turkish language
Türk diline "kör" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Blind
[Kör etmek]noun
1. People who have severe visual impairments, considered as a group
- "He spent hours reading to the blind"
- synonym:
- blind
1. Grup olarak kabul edilen ciddi görme bozukluğu olan kişiler
- "Körlere kitap okuyarak saatler geçirdi"
- eşanlamlı:
- kör etmek
2. A hiding place sometimes used by hunters (especially duck hunters)
- "He waited impatiently in the blind"
- synonym:
- blind
2. Bazen avcılar (özellikle ördek avcıları) tarafından kullanılan bir saklanma yeri
- "Körlerde sabırsızlıkla bekledi"
- eşanlamlı:
- kör etmek
3. A protective covering that keeps things out or hinders sight
- "They had just moved in and had not put up blinds yet"
- synonym:
- blind ,
- screen
3. İşleri dışarıda tutan veya görüşü engelleyen koruyucu bir kaplama
- "Daha yeni taşınmışlardı ve henüz panjur koymamışlardı"
- eşanlamlı:
- kör etmek ,
- ekran
4. Something intended to misrepresent the true nature of an activity
- "He wasn't sick--it was just a subterfuge"
- "The holding company was just a blind"
- synonym:
- subterfuge ,
- blind
4. Bir aktivitenin gerçek doğasını yanlış tanıtmayı amaçlayan bir şey
- "O hasta değildi-sadece bir dalkavukluktu"
- "Holding şirketi sadece kördü"
- eşanlamlı:
- kaçamak ,
- kör etmek
verb
1. Render unable to see
- synonym:
- blind
1. Görememek
- eşanlamlı:
- kör etmek
2. Make blind by putting the eyes out
- "The criminals were punished and blinded"
- synonym:
- blind
2. Gözleri dışarı koyarak kör et
- "Suçlular cezalandırıldı ve kör edildi"
- eşanlamlı:
- kör etmek
3. Make dim by comparison or conceal
- synonym:
- blind ,
- dim
3. Karşılaştırma veya gizleme ile karartır
- eşanlamlı:
- kör etmek ,
- sönük
adjective
1. Unable to see
- "A person is blind to the extent that he must devise alternative techniques to do efficiently those things he would do with sight if he had normal vision"--kenneth jernigan
- synonym:
- blind ,
- unsighted
1. Görememek
- "Bir kişi, normal bir vizyona sahip olsaydı görme ile yapacağı şeyleri verimli bir şekilde yapmak için alternatif teknikler tasarlaması gerektiği ölçüde kördür"-kenneth jernigan
- eşanlamlı:
- kör etmek ,
- görmeyen
2. Unable or unwilling to perceive or understand
- "Blind to a lover's faults"
- "Blind to the consequences of their actions"
- synonym:
- blind
2. Anlayamama veya anlamama
- "Bir sevgilinin hatalarına kör"
- "Eylemlerinin sonuçlarına kör"
- eşanlamlı:
- kör etmek
3. Not based on reason or evidence
- "Blind hatred"
- "Blind faith"
- "Unreasoning panic"
- synonym:
- blind ,
- unreasoning
3. Akla veya kanıta dayanmaz
- "Kör nefret" derken"
- "Kör inanç" dedi"
- "Mantıksız panik"
- eşanlamlı:
- kör etmek ,
- mantıksız