Translation meaning & definition of the word "blend" into Turkish language
Türk diline "blend" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Blend
[Harmanlamak]/blɛnd/
noun
1. An occurrence of thorough mixing
- synonym:
- blend
1. Kapsamlı bir karıştırma olayı
- eşanlamlı:
- harmanlamak
2. A new word formed by joining two others and combining their meanings
- "`smog' is a blend of `smoke' and `fog'"
- "`motel' is a portmanteau word made by combining `motor' and `hotel'"
- "`brunch' is a well-known portmanteau"
- synonym:
- blend ,
- portmanteau word ,
- portmanteau
2. Diğer iki kişinin katılması ve anlamlarının birleştirilmesiyle oluşan yeni bir kelime
- "`smog' `smoke've `magine' nin bir karışımıdır'"
- "`motel', `motor' ve `hotel' kelimelerinin birleştirilmesiyle yapılan bir portmanteau kelimesidir'"
- "`brunch' tanınmış bir portmanteau"
- eşanlamlı:
- harmanlamak ,
- portmanteau kelimesi ,
- portmanteau
3. The act of blending components together thoroughly
- synonym:
- blend ,
- blending
3. Bileşenleri iyice karıştırma eylemi
- eşanlamlı:
- harmanlamak ,
- harmanlama
verb
1. Combine into one
- "Blend the nuts and raisins together"
- "He blends in with the crowd"
- "We don't intermingle much"
- synonym:
- blend ,
- intermix ,
- immingle ,
- intermingle
1. Bir araya getirin
- "Fındık ve kuru üzümleri birbirine karıştırın"
- "Kalabalıkla kaynaşıyor"
- "Çok fazla karışmıyoruz"
- eşanlamlı:
- harmanlamak ,
- karıştırmak ,
- karışmak
2. Blend or harmonize
- "This flavor will blend with those in your dish"
- "This sofa won't go with the chairs"
- synonym:
- blend ,
- go ,
- blend in
2. Harmanlayın veya uyumlaştırın
- "Bu lezzet, yemeğinizdekilerle karışacak"
- "Bu kanepe sandalyelerle gitmeyecek"
- eşanlamlı:
- harmanlamak ,
- gitmek ,
- karışmak
3. Mix together different elements
- "The colors blend well"
- synonym:
- blend ,
- flux ,
- mix ,
- conflate ,
- commingle ,
- immix ,
- fuse ,
- coalesce ,
- meld ,
- combine ,
- merge
3. Farklı elementleri karıştırın
- "Renkler iyi karışıyor"
- eşanlamlı:
- harmanlamak ,
- akış ,
- karıştırmak ,
- kaynaştırmak ,
- fitil ,
- kaynaşmak ,
- karışmak ,
- birleştirmek
Examples of using
Oil and water won't blend with each other.
Yağ ve su birbiriyle karışmaz.
Oil and water don't blend.
Su ve yağ birbirine karışmaz.
I like this blend of coffee.
Bu kahve harmanını severim.