Translation meaning & definition of the word "bleak" into Turkish language
Türk diline "bleak" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Bleak
[Umutsuz]/blik/
adjective
1. Offering little or no hope
- "The future looked black"
- "Prospects were bleak"
- "Life in the aran islands has always been bleak and difficult"- j.m.synge
- "Took a dim view of things"
- synonym:
- black ,
- bleak ,
- dim
1. Çok az umut vermek ya da hiç umut etmemek
- "Gelecek siyah görünüyordu"
- "Öngörüler kasvetliydi"
- "Aran adaları'nda yaşam her zaman kasvetli ve zor olmuştur"- j.m.synge
- "Şeylerin loş bir görünümünü aldı"
- eşanlamlı:
- siyah ,
- ümitsiz ,
- sönük
2. Providing no shelter or sustenance
- "Bare rocky hills"
- "Barren lands"
- "The bleak treeless regions of the high andes"
- "The desolate surface of the moon"
- "A stark landscape"
- synonym:
- bare ,
- barren ,
- bleak ,
- desolate ,
- stark
2. Barınak veya yiyecek sağlamamak
- "Çıplak kayalık tepeler"
- "Çorak topraklar"
- "Yüksek and dağları'nın kasvetli ağaçsız bölgeleri"
- "Ayın ıssız yüzeyi"
- "Kesin bir manzara"
- eşanlamlı:
- çıplak ,
- boş ,
- ümitsiz ,
- perişan ,
- sert
3. Unpleasantly cold and damp
- "Bleak winds of the north atlantic"
- synonym:
- bleak ,
- cutting ,
- raw
3. Tatsız soğuk ve nemli
- "Kuzey atlantik'in kirli rüzgarları"
- eşanlamlı:
- ümitsiz ,
- kesme ,
- çiğ