Translation meaning & definition of the word "beyond" into Turkish language

adverb

1. Farther along in space or time or degree

• "Through the valley and beyond"

• "To the eighth grade but not beyond"

• "Will be influential in the 1990s and beyond"

synonym:
• beyond

1. Uzay, zaman veya derece olarak daha uzak

• "Vadi boyunca ve ötesinde"

• "Sekizinci sınıfa ama ötesine değil"

• "1990 ve sonrasında etkili olacak"

eşanlamlı:
• ötesine

2. On the farther side from the observer

• "A pond with a hayfield beyond"

synonym:
• beyond

2. Gözlemciden daha uzak bir tarafta

• "Ötesinde samanlık olan bir gölet"

eşanlamlı:
• ötesine

3. In addition

• "Agreed to provide essentials but nothing beyond"

synonym:
• beyond

3. Ilaveten

• "Esasları sağlamaya karar verdim ama ötesinde hiçbir şey yok"

eşanlamlı:
• ötesine

Examples of using

He is beyond help.

Ona yardım edilemez.

Being happy doesn't mean that everything is perfect, but rather that you've decided to look beyond the imperfections.

Mutlu olmak her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmez fakat aksine eksikliklerin ötesine bakmaya karar vermenizdir.

Flash photography is not permitted beyond this point.

Flaşlı fotoğraf çekmek bu noktadan itibaren yasak.

Everyone has the right to a standard of living adequate for the health and well-being of himself and of his family, including food, clothing, housing and medical care and necessary social services, and the right to security in the event of unemployment, sickness, disability, widowhood, old age or other lack of livelihood in circumstances beyond his control.

Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.

Some things in life are beyond our ability to control.

Hayatta bazı şeyler kontrol etme yeteneğimizin ötesindedir.

I believe beyond doubt that she is innocent.

Onun masum olduğuna kuşkusuz olarak inanıyorum.

He is beyond hope.

O umutsuzdur.

You must not live beyond your means.

İmkanlarının ötesinde yaşamamalısın.

Her honesty is beyond question.

Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.

His honesty is beyond doubt.

Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.

My house is beyond that bridge.

Evim o köprünün ötesindedir.

The problem is beyond my grasp.

Sorun benim kavramamın ötesinde.

The dog, seeing me beyond his reach, began barking.

Köpek ona doğru uzandığımı görüp havlamaya başladı.

Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.

Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.

I know nothing about him beyond what you told me.

Senin bana söylediğinin ötesinde bir şey bilmiyorum.

This work is beyond my grasp.

Bu iş benim kavramamın ötesindedir.

This work is beyond me.

Bu iş beni aşar.

When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill.

Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.

This problem is beyond me.

Bu sorun beni aşar.

Such extravagance is beyond my reach.

Böyle bir savurganlık beni aşar.