Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "bench" into Turkish language

Türk diline "bench" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Bench

[Kürsü]
/bɛnʧ/

noun

1. A long seat for more than one person

    synonym:
  • bench

1. Birden fazla kişi için uzun bir koltuk

    eşanlamlı:
  • kürsü

2. A level shelf of land interrupting a declivity (with steep slopes above and below)

    synonym:
  • terrace
  • ,
  • bench

2. Bir sapmayı kesintiye uğratan bir arazi rafı (yukarıdaki ve altındaki dik yamaçlarla)

    eşanlamlı:
  • teras
  • ,
  • kürsü

3. Persons who administer justice

    synonym:
  • judiciary
  • ,
  • bench

3. Adaleti uygulayan kişiler

    eşanlamlı:
  • yargı
  • ,
  • kürsü

4. A strong worktable for a carpenter or mechanic

    synonym:
  • workbench
  • ,
  • work bench
  • ,
  • bench

4. Bir marangoz veya tamirci için güçlü bir çalışma masası

    eşanlamlı:
  • tezgah
  • ,
  • çalışma tezgahı
  • ,
  • kürsü

5. The magistrate or judge or judges sitting in court in judicial capacity to compose the court collectively

    synonym:
  • Bench

5. Mahkemeyi topluca oluşturmak için yargı sıfatıyla mahkemede oturan sulh hakimi veya hâkim

    eşanlamlı:
  • Kürsü

6. The reserve players on a team

  • "Our team has a strong bench"
    synonym:
  • bench

6. Bir takımdaki yedek oyuncular

  • "Ekibimizin güçlü bir kürsüsü var"
    eşanlamlı:
  • kürsü

7. (law) the seat for judges in a courtroom

    synonym:
  • bench

7. (hukuk) bir mahkeme salonunda yargıçlar için koltuk

    eşanlamlı:
  • kürsü

verb

1. Take out of a game

  • Of players
    synonym:
  • bench

1. Oyundan çıkmak

  • Oyuncuların
    eşanlamlı:
  • kürsü

2. Exhibit on a bench

  • "Bench the poodles at the dog show"
    synonym:
  • bench

2. Bankta sergilemek

  • "Köpek şovunda kanişleri temizle"
    eşanlamlı:
  • kürsü

Examples of using

Tom and Mary sat on the bench, watching people swim.
Tom ve Mary bankta oturdular, insanların yüzüşünü izlediler.
Tom took a seat next to Mary on the bench.
Tom oturma sırasında Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.
Tom sat on the bench next to Mary.
Tom bankta Mary'nin yanında oturdu.