Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "believe" into Turkish language

Türk diline "inanmak" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Believe

[Inanmak]
/bɪliv/

verb

1. Accept as true

  • Take to be true
  • "I believed his report"
  • "We didn't believe his stories from the war"
  • "She believes in spirits"
    synonym:
  • believe

1. Doğru kabul etmek

  • Gerçek olmak
  • "Raporuna inandım"
  • "Savaştan kalma hikayelerine inanmadık"
  • "Ruhlara inanıyor"
    eşanlamlı:
  • inanmak

2. Judge or regard

  • Look upon
  • Judge
  • "I think he is very smart"
  • "I believe her to be very smart"
  • "I think that he is her boyfriend"
  • "The racist conceives such people to be inferior"
    synonym:
  • think
  • ,
  • believe
  • ,
  • consider
  • ,
  • conceive

2. Yargılamak veya dikkate almak

  • Bakmak
  • Yargıç
  • "Sanırım çok zeki"
  • "Çok zeki olduğuna inanıyorum"
  • "Sanırım onun erkek arkadaşı"
  • "Irkçı böyle insanları aşağılık olarak görür"
    eşanlamlı:
  • düşünmek
  • ,
  • inanmak
  • ,
  • tasavvur etmek

3. Be confident about something

  • "I believe that he will come back from the war"
    synonym:
  • believe
  • ,
  • trust

3. Bir şeye güvenmek

  • "Savaştan döneceğine inanıyorum"
    eşanlamlı:
  • inanmak
  • ,
  • güven

4. Follow a credo

  • Have a faith
  • Be a believer
  • "When you hear his sermons, you will be able to believe, too"
    synonym:
  • believe

4. Inancı takip etmek

  • Inancı olmak
  • Inançlı olmak
  • "Sen vaazlarını duyduğunda, sen de inanabileceksin"
    eşanlamlı:
  • inanmak

5. Credit with veracity

  • "You cannot believe this man"
  • "Should we believe a publication like the national enquirer?"
    synonym:
  • believe

5. Dürüstçe kredi vermek

  • "Bu adama inanamazsın"
  • "National enquirer gibi bir yayına inanmalı mıyız?"
    eşanlamlı:
  • inanmak

Examples of using

Tom didn't believe that Mary had anything to do with the theft.
Tom Mary'nin hırsızlıkla bir ilgisi olmadığına inanmadı.
Tom didn't believe it at first.
Tom başlangıçta buna inanmadı.
You're not starting to believe this stuff, are you?
Bu şeye inanmaya başlamıyorsun, değil mi?