Translation meaning & definition of the word "being" into Turkish language

noun

1. The state or fact of existing

• "A point of view gradually coming into being"

• "Laws in existence for centuries"

synonym:
• being
,
• beingness
,
• existence

1. Mevcut durum veya gerçek

• "Bir bakış açısı yavaş yavaş ortaya çıkıyor"

• "Yüzyıllardır var olan kanunlar"

eşanlamlı:
• oluş
,
• varlık

2. A living thing that has (or can develop) the ability to act or function independently

synonym:
• organism
,
• being

2. Bağımsız hareket etme veya işlev görme yeteneğine sahip (veya geliştirebilen) bir canlı

eşanlamlı:
• organizma
,
• oluş

Examples of using

Tom lied about being in Boston.

Tom Boston'da olduğu hakkında yalan söyledi.

Tom lied about being able to speak French.

Tom Fransızca konuşabildiği hakkında yalan söyledi.

Tom is just being modest.

Tom sadece mütevazi oluyor.

Tom is just being himself.

Tom sadece kendisi oluyor.

Tom had a good reason for being late.

Tom'un geç kalmak için iyi bir nedeni vardı.

Tom doesn't like being poor.

Tom yoksul olmayı sevmez.

Tom didn't like being separated from his wife and children.

Tom karısından ve çocuklarından ayrılmayı istemiyordu.

Tom didn't hear his name being called.

Tom adının çağrıldığını duymadı.

Tom apologized for being late.

Tom geç kaldığı için özür diledi.

Tom accused Mary of being a liar.

Tom Mary'yi bir yalancı olmakla suçladı.

You're a wonderful human being.

Harika bir insansın.

Stop being so stubborn.

Bu kadar inatçı olmayı bırak.

I'm not sure why Tom is being blamed for the accident.

Tom'un neden kaza için suçlandığından emin değilim.

There's no harm in being kissed, is there?

Öpülmekten zarar gelmez, değil mi?

Tom thought that Mary was being unreasonable.

Tom Mary'nin mantıksız olduğunu düşünüyordu.

Tom sneaked up behind Mary without being noticed.

Tom farkedilmeden sinsice Mary'nin arkasına yaklaştı.

Tom probably has a good reason for not being here.

Tom'un muhtemelen burada olamamak için iyi bir nedeni var.

Tom accused Mary of being pig-headed.

Tom Mary'yi dik başlı olmakla suçladı.

How much time are you planning on being at the library?

Ne kadar sürede kütüphanede olmayı planlıyorsun?