Translation meaning & definition of the word "behave" into Turkish language

verb

1. Behave in a certain manner

• Show a certain behavior

• Conduct or comport oneself

• "You should act like an adult"

• "Don't behave like a fool"

• "What makes her do this way?"

• "The dog acts ferocious, but he is really afraid of people"

synonym:
• act
,
• behave
,
• do

1. Belli bir şekilde davranmak

• Belli bir davranış göster

• Kendini idare etmek veya zorlamak

• "Yetişkin gibi davranmalısın"

• "Sakal gibi davranma"

• "Onu bu şekilde yapan nedir?"

• "Köpek vahşi davranıyor, ama insanlardan gerçekten korkuyor"

eşanlamlı:
• hareket
,
• davranmak
,
• yapmak

2. Behave in a certain manner

• "She carried herself well"

• "He bore himself with dignity"

• "They conducted themselves well during these difficult times"

synonym:
• behave
,
• acquit
,
• bear
,
• deport
,
• conduct
,
• comport
,
• carry

2. Belli bir şekilde davranmak

• "Kendini iyi taşıdı"

• "Kendini onurla sıktı"

• "Bu zor zamanlarda kendilerini iyi idare ettiler"

eşanlamlı:
• davranmak
,
• beraat ettirmek
,
• ayı
,
• sürgün etmek
,
• davranış
,
• taşımak

3. Behave well or properly

• "The children must learn to behave"

synonym:
• behave
,
• comport

3. İyi veya düzgün davranın

• "Çocuklar davranmayı öğrenmeli"

eşanlamlı:
• davranmak

Examples of using

I wish my children would behave themselves.

Keşke çocuklarım terbiyeli davransa.

Please don't behave like a child.

Çocuk gibi davranma lütfen.

Just behave yourself.

Sadece kendine gel.

I will behave.

Terbiyeli olacağım.

Tom told Mary to behave herself.

Tom Mary'ye kendine gelmesini söyledi.

I doubt that Tom would behave in the way you suggested he did.

Tom'un yapmasını önerdiğin şekilde davranacağından şüpheliyim.

If you behave like a servant, you'll be treated like a servant.

Bir hizmetçi gibi davranırsan, bir hizmetçi gibi davranılırsın.

Other peoples' expectations affect how we behave.

Diğer insanların beklentileri bizim nasıl davranacağımızı etkiler.

They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.

Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.

They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.

Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.

Please behave honestly.

Lütfen dürüst davran.

We want you to behave yourself during meals.

Yemekler sırasında terbiyeni takınmanı istiyorum.

I'm constantly telling her to behave herself.

Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.

How did he behave?

O, nasıl davrandı?

Boys can be trained to behave.

Erkek çocuklar terbiyeli olmak için eğitilirler.

Not all teachers behave like that.

Bütün öğretmenler böyle davranmaz.

He does not know how to behave at the table.

Masada nasıl davranılacağını bilmiyor.