Translation meaning & definition of the word "aware" into Turkish language

adjective

1. (sometimes followed by `of') having or showing knowledge or understanding or realization or perception

• "Was aware of his opponent's hostility"

• "Became aware of her surroundings"

• "Aware that he had exceeded the speed limit"

synonym:
• aware(p)
,
• cognizant
,
• cognisant

1. (bazen `of' tarafından takip edilir) bilgi sahibi olmak veya bilgi veya anlayış veya gerçekleştirme veya algı göstermek

• "Rakibinin düşmanlığının farkındaydı"

• "Çevresinin farkındaydı"

• "Hız sınırını aştığının farkında"

eşanlamlı:
• farkında(p)
,
• haberdar

2. Bearing in mind

• Attentive to

• "Ever mindful of her health"

• "Mindful of his responsibilities"

• "Mindful of these criticisms, i shall attempt to justify my action"

synonym:
• mindful
,
• aware

2. Akılda tutma

• Dikkat ederek

• "Sağlığına dikkat et"

• "Sorumluluklarına dikkat eder"

• "Bu eleştirilere dikkat ederek, eylemimi haklı çıkarmaya çalışacağım"

eşanlamlı:
• düşünceli
,
• farkında

Examples of using

Tom became aware that he was no longer alone anymore.

Tom bundan sonra artık yalnız olmadığının farkında oldu.

You were both aware of the situation, right?

Her ikiniz de durumun farkındaydınız, değil mi?

We're aware of the situation.

Durumun farkındayız.

We're aware of the risks.

Risklerin farkındayız.

We're aware of the problem.

Sorunun farkındayız.

We're aware of that.

Onun farkındayız.

I'm aware of the problem you're referring to.

Bahsettiğin sorunun farkındayım.

Are you aware of what might happen?

Ne olabileceğinin farkında mısın?

Are you aware of the risks?

Risklerin farkında mısın?

Are you aware of how much money your son has been spending?

Oğlunun ne kadar harcadığının farkında mısın?

Are you aware of any problems?

Sorunların farkında mısın?

Tom wasn't aware that anything out of the ordinary had occurred.

Tom olağandışı bir şey olduğunun farkında değildi.

Tom was very aware that every eye in the room was on him.

Tom odadaki her gözün onun üstünde olduğunun çok farkındaydı.

He's not even aware that it bothers me.

Onun bana zahmet verdiğinin farkında bile değil.

Tom is well aware of what is going on at the office.

Tom ofiste olanların iyice farkında.

Tom is aware of his shortcomings.

Tom eksikliklerinin farkında.

Why was I not aware of this?

Neden bunun farkında değildim?

He doesn't seem to be aware of the conflict between my father and me.

O, babam ve benim aramdaki bir anlaşmazlığın farkındaymış gibi görünmüyor.

I wasn't aware that you were feeling so bad.

O kadar kötü hissettiğinin farkında değildim.

I wasn't aware that you were feeling that bad.

O kadar kötü hissettiğinin farkında değildim.