Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "award" into Turkish language

Türk diline "ödül" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Award

[Ödül]
/əwɔrd/

noun

1. A grant made by a law court

  • "He criticized the awarding of compensation by the court"
    synonym:
  • award
  • ,
  • awarding

1. Bir hukuk mahkemesi tarafından verilen bir hibe

  • "Mahkeme tarafından tazminat verilmesini eleştirdi"
    eşanlamlı:
  • ödül
  • ,
  • ödüllendirme

2. A tangible symbol signifying approval or distinction

  • "An award for bravery"
    synonym:
  • award
  • ,
  • accolade
  • ,
  • honor
  • ,
  • honour
  • ,
  • laurels

2. Onay veya ayrımı gösteren somut bir sembol

  • "Cesaret için bir ödül"
    eşanlamlı:
  • ödül
  • ,
  • övgü
  • ,
  • onur
  • ,
  • şeref

3. Something given for victory or superiority in a contest or competition or for winning a lottery

  • "The prize was a free trip to europe"
    synonym:
  • prize
  • ,
  • award

3. Bir yarışmada veya yarışmada zafer ya da üstünlük ya da piyango kazanmak için verilen bir şey

  • "Ödül avrupa'ya ücretsiz bir yolculuktu"
    eşanlamlı:
  • ödül

verb

1. Give, especially as an honor or reward

  • "Bestow honors and prizes at graduation"
    synonym:
  • award
  • ,
  • present

1. Özellikle bir onur veya ödül olarak

  • "Mezuniyette onur ve ödüller verin"
    eşanlamlı:
  • ödül
  • ,
  • mevcut

2. Give as judged due or on the basis of merit

  • "The referee awarded a free kick to the team"
  • "The jury awarded a million dollars to the plaintiff"
  • "Funds are granted to qualified researchers"
    synonym:
  • award
  • ,
  • grant

2. Yargılandığı gibi veya liyakat temelinde verin

  • "Hakem takıma serbest vuruş hakkı verdi"
  • "Jüri, davacıya bir milyon dolar verdi"
  • "Fonlar nitelikli araştırmacılara verilir"
    eşanlamlı:
  • ödül
  • ,
  • vermek

Examples of using

It's a shame Tom isn't here to see Mary receive the award.
Tom'un Mary'nin ödül aldığını görmesi için burada olmaması bir utanç
Tom certainly deserves to receive the award.
Tom kesinlikle ödülü almayı hak ediyor.
Tom died three days before he was to receive the award.
Tom ödülünü almadan üç gün önce öldü.