Translation meaning & definition of the word "as" into Turkish language

noun

1. A very poisonous metallic element that has three allotropic forms

• Arsenic and arsenic compounds are used as herbicides and insecticides and various alloys

• Found in arsenopyrite and orpiment and realgar

synonym:
• arsenic
,
• As
,
• atomic number 33

1. Üç allotropik forma sahip çok zehirli bir metalik element

• Arsenik ve arsenik bileşikleri herbisitler ve böcek öldürücüler ve çeşitli alaşımlar olarak kullanılır

• Arsenopirit ve orpiment ve realgar'da bulunur

eşanlamlı:
• arsenik
,
• Gibi
,
• atom numarası 33

2. A united states territory on the eastern part of the island of samoa

synonym:
• American Samoa
,
• Eastern Samoa
,
• AS

2. Samoa adasının doğu kesiminde bir birleşik devletler bölgesi

eşanlamlı:
• Amerikan Samoası
,
• Doğu Samoa
,
• GIBI

adverb

1. To the same degree (often followed by `as')

• "They were equally beautiful"

• "Birds were singing and the child sang as sweetly"

• "Sang as sweetly as a nightingale"

• "He is every bit as mean as she is"

synonym:
• equally
,
• as
,
• every bit

1. Aynı derecede (genellikle `as' tarafından takip edilir)

• "Eşit derecede güzellerdi"

• "Kuşlar şarkı söylüyordu ve çocuk tatlı bir şekilde şarkı söylüyordu"

• "Bir bülbül kadar tatlı şarkı söyle"

• "O da onun kadar kötü"

eşanlamlı:
• eşit olarak
,
• gibi
,
• her parçası

Examples of using

I'm as hungry as a horse.

Bir at kadar açım.

As far as I know, he's an honest man.

Bildiğim kadarıyla, o dürüst bir adam.

Rather than live a hundred years as a rabbit, live one day as a tiger.

Bir tavşan gibi yüz yıl yaşamaktansa, bir kaplan gibi bir gün yaşa.

He became more obstinate as he grew older.

Büyüdükçe daha inatçı oldu.

He looked as if he hadn't eaten for days.

O sanki günlerce yemek yememiş gibi baktı.

Love is as important to me as money is to her.

Aşk, paranın ona olduğu kadar, bana önemlidir.

She found employment as a typist.

O bir daktilocu olarak iş buldu.

I've got as much money as he has.

Onun sahip olduğu kadar çok paraya sahibim.

If you were a spy trying to pass as a native speaker and said it that way, you'd likely get caught.

Ana dilini konuşan biri olarak geçmeye çalışan bir ajan olsan ve o şekilde konuşsan, büyük olasılıkla yakalanırsın.

California is about as large as Japan.

Kaliforniya yaklaşık Japonya kadar büyüktür.

The Sahara Desert is almost as large as Europe.

Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.

Tom can't run as fast as Mary.

Tom Mary kadar hızlı koşamaz.

They would capture as many people as possible.

Onlar mümkün olduğu kadar çok sayıda insan yakalardı.

He works as hard as any other student.

O, diğer herhangi bir öğrenci kadar çok çalışır.

The driver was so fortunate as to escape death.

Sürücü ölümden kurtulacak kadar şanslıydı.

This is the same type of camera as the one I lost.

Bu kaybettiğim kamera ile aynı tip kamera.

This was meant as a joke.

Bu bir şaka olarak yapılmıştı.

Tom drank twice as much beer as Mary did.

Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.

Tom is the same age as I am.

Tom benimle aynı yaşta.

I ran as quickly as I could.

Koşabildiğim kadar hızlı koştum.