Translation meaning & definition of the word "argument" into Turkish language

noun

1. A fact or assertion offered as evidence that something is true

• "It was a strong argument that his hypothesis was true"

synonym:
• argument
,
• statement

1. Bir şeyin doğru olduğuna dair kanıt olarak sunulan bir gerçek veya iddia

• "Hipotezinin doğru olduğuna dair güçlü bir argümandı"

eşanlamlı:
• iddia
,
• beyanat

2. A contentious speech act

• A dispute where there is strong disagreement

• "They were involved in a violent argument"

synonym:
• controversy
,
• contention
,
• contestation
,
• disputation
,
• disceptation
,
• tilt
,
• argument
,
• arguing

2. Tartışmalı bir konuşma eylemi

• Güçlü bir anlaşmazlığın olduğu bir anlaşmazlık

• "Şiddetli bir tartışmaya karıştılar"

eşanlamlı:
• tartışma
,
• kavga
,
• yarışma
,
• eğim
,
• iddia

3. A discussion in which reasons are advanced for and against some proposition or proposal

• "The argument over foreign aid goes on and on"

synonym:
• argument
,
• argumentation
,
• debate

3. Bazı önerme veya tekliflere karşı nedenlerin ileri sürüldüğü bir tartışma

• "Dış yardım tartışması devam ediyor"

eşanlamlı:
• iddia
,
• tartışma

4. A summary of the subject or plot of a literary work or play or movie

• "The editor added the argument to the poem"

synonym:
• argument
,
• literary argument

4. Bir edebi eserin veya oyunun veya filmin konusunun veya olay örgüsünün özeti

• "Editör argümanı şiire ekledi"

eşanlamlı:
• iddia
,
• edebi tartışma

5. (computer science) a reference or value that is passed to a function, procedure, subroutine, command, or program

synonym:
• argument
,
• parameter

5. (bilgisayar bilimi) bir fonksiyona, prosedüre, alt yordama, komuta veya programa geçirilen bir referans veya değer

eşanlamlı:
• iddia
,
• parametre

6. A variable in a logical or mathematical expression whose value determines the dependent variable

• If f(x)=y, x is the independent variable

synonym:
• argument

6. Değeri bağımlı değişkeni belirleyen mantıksal veya matematiksel bir ifadedeki değişken

• Eğer f(x)=y, x bağımsız değişkendir

eşanlamlı:
• iddia

7. A course of reasoning aimed at demonstrating a truth or falsehood

• The methodical process of logical reasoning

• "I can't follow your line of reasoning"

synonym:
• argumentation
,
• logical argument
,
• argument
,
• line of reasoning
,
• line

7. Bir gerçeği veya yanlışlığı göstermeyi amaçlayan bir akıl yürütme süreci

• Mantıksal akıl yürütmenin metodik süreci

• "Akıl yürütme çizginizi takip edemiyorum"

eşanlamlı:
• tartışma
,
• mantıklı argüman
,
• iddia
,
• mantık çizgisi
,
• çizgi

Examples of using

We had an argument this morning.

Bu sabah bir tartışmamız vardı.

I lost that argument.

O tartışmayı kaybettim.

I had an argument with Tom.

Tom'la tartıştım.

What do you think is the best way to defuse their argument?

Onların tartışmasını yatıştırmak için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Tom could see that the argument was pointless.

Tom tartışmanın faydasız olduğunu görebiliyordu.

Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.

John odaya girdiğinde Tom ve Marry ateşli bir tartışmanın ortasındaydı.

Your argument is not based in fact.

Görüşün gerçeğe dayalı değil.

Your argument is not based in reality.

Görüşün gerçeğe dayalı değil.

Tom can't forget the time he and Mary had their first big argument.

Tom, o ve Mary'nin ilk büyük tartışmayı yaptığı zamanı unutamıyor.

Tom had a big argument with Mary.

Tom Mary ile büyük bir tartışma yaptı.

Tom had an argument with Mary.

Tom Mary ile bir tartışma yaptı.

Tom is irritating because he always has to have the last word in any argument.

Tom bir tartışmada her zaman son söze sahip olduğu için sinir bozucudur.

Her argument was not based on facts.

Onun iddiası gerçeklere dayalı değildi.

The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.

Bu tartışma titiz ve tutarlı ama sonuçta inandırıcı.

I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.

Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım

Only in philosophy can you use a circular argument and get praised for it.

Sadece felsefede dairesel bir argüman kullanabilirsin ve bunun için övülürsün.

She rebutted his argument.

O tartışmayı çürüttü.

He presented an argument for the war.

Savaş için bir kanıt sundu.

He tried to bring the argument to an end.

O, tartışmayı bitirmeye çalıştı.

There was a heated argument as to who should be appointed chairman.

Kimin başkan olarak seçilmesi gerektiğine dair hararetli bir tartışma vardı.