Translation meaning & definition of the word "antique" into Turkish language
Türk diline "antik" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Antique
[Antik]/æntik/
noun
1. An elderly man
- synonym:
- old-timer ,
- oldtimer ,
- gaffer ,
- old geezer ,
- antique
1. Yaşlı bir adam
- eşanlamlı:
- eski ,
- oldtimer ,
- şef ,
- ihtiyar ihtiyar ,
- antik
2. Any piece of furniture or decorative object or the like produced in a former period and valuable because of its beauty or rarity
- synonym:
- antique
2. Eski bir dönemde üretilen ve güzelliği veya nadirliği nedeniyle değerli olan herhangi bir mobilya veya dekoratif nesne veya benzeri
- eşanlamlı:
- antik
verb
1. Shop for antiques
- "We went antiquing on saturday"
- synonym:
- antique
1. Antika eşya mağazası
- "Cumartesi günü antika gezdik"
- eşanlamlı:
- antik
2. Give an antique appearance to
- "Antique furniture"
- synonym:
- antique ,
- antiquate
2. Antika bir görünüm vermek
- "Antik mobilya"
- eşanlamlı:
- antik ,
- eskitmek
adjective
1. Made in or typical of earlier times and valued for its age
- "The beautiful antique french furniture"
- synonym:
- antique
1. Daha önceki zamanlarda yapılmış veya tipiktir ve yaşına göre değerlenir
- "Güzel antika fransız mobilyaları"
- eşanlamlı:
- antik
2. Out of fashion
- "A suit of rather antique appearance"
- "Demode (or outmoded) attire"
- "Outmoded ideas"
- synonym:
- antique ,
- demode ,
- ex ,
- old-fashioned ,
- old-hat(p) ,
- outmoded ,
- passe ,
- passee
2. Modası geçmiş
- "Oldukça antika bir görünüm"
- "Demode (veya modası geçmiş) kıyafetler"
- "Modası geçmiş fikirler"
- eşanlamlı:
- antik ,
- demode ,
- önceki ,
- eski moda ,
- eski şapka(p) ,
- modası geçmiş ,
- geçmiş ,
- passee
3. Belonging to or lasting from times long ago
- "Age-old customs"
- "The antique fear that days would dwindle away to complete darkness"
- synonym:
- age-old ,
- antique
3. Uzun zaman önce ait olmak veya kalıcı olmak
- "Yaşlı gümrük"
- "Günlerin karanlığı tamamlamak için azalacağı antika korkusu"
- eşanlamlı:
- asırlık ,
- antik
Examples of using
Tom spent all day looking around antique shops.
Tom tüm günü antika dükkanlarının etrafında bakınarak geçirdi.
I doubt that Tom would ever consider selling his antique car.
Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.
The blue car is antique.
Mavi araba, antikadır.