Translation meaning & definition of the word "alternative" into Turkish language

noun

1. One of a number of things from which only one can be chosen

• "What option did i have?"

• "There no other alternative"

• "My only choice is to refuse"

synonym:
• option
,
• alternative
,
• choice

1. Sadece bir tanesinin seçilebileceği bir dizi şeyden biri

• "Ne seçeneğim vardı?"

• "Başka alternatif yok"

• "Tek seçeneğim reddetmek"

eşanlamlı:
• seçenek
,
• alternatif
,
• seçim

adjective

1. Serving or used in place of another

• "An alternative plan"

synonym:
• alternate
,
• alternative
,
• substitute

1. Servis veya başka bir yerine kullanılan

• "Alternatif bir plan"

eşanlamlı:
• alternatif
,
• ikame etmek

2. Necessitating a choice between mutually exclusive possibilities

• "Alternative possibilities were neutrality or war"

synonym:
• alternative

2. Birbirini dışlayan olasılıklar arasında bir seçim yapılması

• "Alternatif olasılıklar tarafsızlık ya da savaştı"

eşanlamlı:
• alternatif

3. Pertaining to unconventional choices

• "An alternative life style"

synonym:
• alternative

3. Alışılmadık seçimlerle ilgili

• "Alternatif bir yaşam tarzı"

eşanlamlı:
• alternatif

Examples of using

I had no alternative.

Hiçbir alternatifim yoktu.

This is the only alternative worth considering.

Bu düşünmeye değer tek alternatif.

Could you suggest an alternative date?

Alternatif bir tarih önerir misiniz?

They had no alternative but to retreat.

Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.

This is the only alternative.

Bu tek alternatiftir.

We have no alternative but to work.

Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.

We adopted an alternative method.

Biz alternatif bir yöntem benimsedik.

The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.

Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.

Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.

Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.

We agreed that there was no other alternative.

Başka seçenek olmadığını kabul ettik.

We had no alternative but to fight.

Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.

Is there no alternative to what you propose?

Teklif ettiğine alternatif yok mudur?