Translation meaning & definition of the word "almost" into Turkish language

adverb

1. (of actions or states) slightly short of or not quite accomplished

• All but

• "The job is (just) about done"

• "The baby was almost asleep when the alarm sounded"

• "We're almost finished"

• "The car all but ran her down"

• "He nearly fainted"

• "Talked for nigh onto 2 hours"

• "The recording is well-nigh perfect"

• "Virtually all the parties signed the contract"

• "I was near exhausted by the run"

• "Most everyone agrees"

synonym:
• about
,
• almost
,
• most
,
• nearly
,
• near
,
• nigh
,
• virtually
,
• well-nigh

1. (eylemlerin veya durumların) biraz kısa veya tam olarak tamamlanmadı

• Haricinde

• "İş (sadece) bitti"

• "Bebek alarm çaldığında neredeyse uyuyordu"

• "Neredeyse bitti"

• "Araba onu aşağı koşturdu"

• "Neredeyse bayıldı"

• "2 saat kadar konuşuldu"

• "Kayıt oldukça mükemmel"

• "Sanal olarak tüm taraflar sözleşmeyi imzaladı"

• "Kalkın tarafından neredeyse tükenmiştim"

• "Herkes kabul eder"

eşanlamlı:
• hakkında
,
• neredeyse
,
• en fazla
,
• yakın
,
• gece
,
• yaklaşık

Examples of using

Tom is almost never willing to do anything we ask him to do.

Tom yapmasını istediğimiz hiçbir şeyi yapmaya neredeyse hiç istekli değil.

Tom called me almost every day.

Tom beni neredeyse her gün aradı.

Tom and I are almost the same weight.

Tom ve ben hemen hemen aynı ağırlıktayız

Tom and I are almost the same height.

Tom ve hemen hemen aynı boydayız.

Tom almost never speaks French.

Tom hemen hemen hiç Fransızca konuşmaz.

Tom almost never goes to Boston.

Tom hemen hemen Boston'a hiç gitmez.

Tom almost never gets angry.

Tom neredeyse hiç kızmaz.

Tom almost never eats junk food.

Tom neredeyse asla abur cubur yemez.

Tom almost never drinks beer before noon.

Tom neredeyse öğleden önce asla bira içmez.

Tom almost always wears dark clothes.

Tom neredeyse her zaman koyu kıyafetler giyer.

Tom almost always ignores my advice.

Tom neredeyse her zaman tavsiyemi görmezden gelir.

We have almost the same climate here as they do in Boston.

Onların Boston'da sahip olduğu gibi biz de burada neredeyse aynı iklime sahibiz.

I'm almost certain that we have enough water.

Yeterli suyumuz olduğundan neredeyse eminim.

I'm almost certain that we have enough money to buy what we need.

İhtiyacımız olan şeyleri almak için yeterli paramız olduğundan neredeyse eminim.

I'm almost certain that we can trust Tom.

Tom'a güvenebileceğimizden neredeyse eminim.

I'm almost certain that Tom will go swimming with us.

Tom'un bizimle yüzmeye gideceğinden neredeyse eminim.

I'm almost certain that Tom will get into the university that he wants.

Tom'un istediği üniversiteye gideceğinden neredeyse eminim.

I'm almost certain that Tom will get into the university of his choice.

Tom'un kendi seçtiği üniversiteye gideceğinden neredeyse eminim.

I'm almost certain that Tom will do what we asked.

Tom'un istediğimizi yapacağından neredeyse eminim.

I'm almost certain that Tom will be at the meeting tomorrow.

Tom'un yarın toplantıda olacağından neredeyse eminim.