Translation meaning & definition of the word "alert" into Turkish language
Türk diline "alart" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Alert
[Uyarı]/ələrt/
noun
1. Condition of heightened watchfulness or preparation for action
- "Bombers were put on alert during the crisis"
- synonym:
- alert ,
- qui vive
1. Artan dikkatlilik veya eylem için hazırlık durumu
- "Kriz sırasında bombacılar alarma geçirildi"
- eşanlamlı:
- ikaz ,
- beş yaş
2. A warning serves to make you more alert to danger
- synonym:
- alert ,
- alerting
2. Bir uyarı sizi tehlikeye karşı daha uyanık hale getirir
- eşanlamlı:
- ikaz ,
- uyarı
3. An automatic signal (usually a sound) warning of danger
- synonym:
- alarm ,
- alert ,
- warning signal ,
- alarum
3. Tehlike uyarısı otomatik bir sinyal (genellikle bir ses)
- eşanlamlı:
- alarm ,
- ikaz ,
- uyarı işareti ,
- alârm
verb
1. Warn or arouse to a sense of danger or call to a state of preparedness
- "The empty house alarmed him"
- "We alerted the new neighbors to the high rate of burglaries"
- synonym:
- alarm ,
- alert
1. Bir tehlike duygusunu uyarın veya uyandırın veya bir hazırlık durumuna çağırın
- "Boş ev onu alarma geçirdi"
- "Yeni komşuları yüksek hırsızlık oranlarına karşı uyardık"
- eşanlamlı:
- alarm ,
- ikaz
adjective
1. Engaged in or accustomed to close observation
- "Caught by a couple of alert cops"
- "Alert enough to spot the opportunity when it came"
- "Constantly alert and vigilant, like a sentinel on duty"
- synonym:
- alert ,
- watchful
1. Yakın gözlem yapan veya alışkın
- "Birkaç tetikçi polis tarafından yakalandı"
- "Geldiği zaman fırsatı tespit edecek kadar alert"
- "Görevdeki bir nöbetçi gibi sürekli uyanık ve uyanık"
- eşanlamlı:
- ikaz ,
- dikkatli
2. Quick and energetic
- "A brisk walk in the park"
- "A lively gait"
- "A merry chase"
- "Traveling at a rattling rate"
- "A snappy pace"
- "A spanking breeze"
- synonym:
- alert ,
- brisk ,
- lively ,
- merry ,
- rattling ,
- snappy ,
- spanking ,
- zippy
2. Hızlı ve enerjik
- "Parkta hızlı bir yürüyüş"
- "Canlı bir yürüyüş"
- "Neşeli bir kovalamaca"
- "Çatırdama oranında seyahat"
- "Hızlı bir tempo"
- "Bir şaplak esintisi"
- eşanlamlı:
- ikaz ,
- sert ,
- canlı ,
- neşeli ,
- tıkırdayan ,
- huysuz ,
- şaplak ,
- çevik
3. Mentally perceptive and responsive
- "An alert mind"
- "Alert to the problems"
- "Alive to what is going on"
- "Awake to the dangers of her situation"
- "Was now awake to the reality of his predicament"
- synonym:
- alert ,
- alive(p) ,
- awake(p)
3. Zihinsel olarak algısal ve duyarlı
- "Bir uyarı zihni"
- "Sorunlara alâmet"
- "Ne olup bittiğine canlı"
- "Durumun tehlikelerine karşı uyanık ol"
- "Şimdi onun çıkmazının gerçekliğine uyanıktı"
- eşanlamlı:
- ikaz ,
- canlı(p) ,
- vaporesso(p)
Examples of using
Just keep alert.
Sadece tetikte ol.
Everyone was alert.
Herkes atikti.
I'll alert Tom.
Tom'u ikaz edeceğim.