Translation meaning & definition of the word "alarm" into Turkish language
Türk diline "alarm" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Alarm
[Alarm]/əlɑrm/
noun
1. Fear resulting from the awareness of danger
- synonym:
- alarm ,
- dismay ,
- consternation
1. Tehlike farkındalığından kaynaklanan korku
- eşanlamlı:
- alarm ,
- umutsuzluk ,
- dehşet
2. A device that signals the occurrence of some undesirable event
- synonym:
- alarm ,
- warning device ,
- alarm system
2. İstenmeyen bir olayın meydana geldiğini bildiren bir cihaz
- eşanlamlı:
- alarm ,
- uyarı cihazı ,
- alarm sistemi
3. An automatic signal (usually a sound) warning of danger
- synonym:
- alarm ,
- alert ,
- warning signal ,
- alarum
3. Tehlike uyarısı otomatik bir sinyal (genellikle bir ses)
- eşanlamlı:
- alarm ,
- ikaz ,
- uyarı işareti ,
- alârm
4. A clock that wakes a sleeper at some preset time
- synonym:
- alarm clock ,
- alarm
4. Önceden ayarlanmış bir zamanda uyuyan bir kişiyi uyandıran bir saat
- eşanlamlı:
- çalar saat ,
- alarm
verb
1. Fill with apprehension or alarm
- Cause to be unpleasantly surprised
- "I was horrified at the thought of being late for my interview"
- "The news of the executions horrified us"
- synonym:
- dismay ,
- alarm ,
- appal ,
- appall ,
- horrify
1. Endişe veya alarm ile doldurun
- Tatsız bir şekilde şaşırmak
- "Mülakata geç kalma düşüncesiyle dehşete düştüm"
- "İdam haberi bizi dehşete düşürdü"
- eşanlamlı:
- umutsuzluk ,
- alarm ,
- ürkütmek ,
- yıldırmak ,
- korkutmak
2. Warn or arouse to a sense of danger or call to a state of preparedness
- "The empty house alarmed him"
- "We alerted the new neighbors to the high rate of burglaries"
- synonym:
- alarm ,
- alert
2. Bir tehlike duygusunu uyarın veya uyandırın veya bir hazırlık durumuna çağırın
- "Boş ev onu alarma geçirdi"
- "Yeni komşuları yüksek hırsızlık oranlarına karşı uyardık"
- eşanlamlı:
- alarm ,
- ikaz
Examples of using
The last thing Tom does every night before going to sleep is set his alarm clock.
Tom'un her gece yatmaya gitmeden önce yaptığı son şey çalar saatini ayarlamaktır.
Tom turned off the alarm.
Tom alarmı kapattı.
Tom set his alarm.
Tom, alarmını kurdu.