Translation meaning & definition of the word "air" into Turkish language
Türk diline "hava" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
Air
[Hava]noun
1. A mixture of gases (especially oxygen) required for breathing
- The stuff that the wind consists of
- "Air pollution"
- "A smell of chemicals in the air"
- "Open a window and let in some air"
- "I need some fresh air"
- synonym:
- air
1. Nefes almak için gerekli olan gazların (özellikle oksijen) bir karışımı
- Rüzgarın oluşturduğu şey
- "Hava kirliliği"
- "Havadaki kimyasalların kokusu"
- "Pencere aç ve biraz hava al"
- "Biraz temiz havaya ihtiyacım var"
- eşanlamlı:
- hava
2. The region above the ground
- "Her hand stopped in mid air"
- "He threw the ball into the air"
- synonym:
- air
2. Yerin üstündeki bölge
- "Elleri havada durdu"
- "Topu havaya fırlattı"
- eşanlamlı:
- hava
3. A distinctive but intangible quality surrounding a person or thing
- "An air of mystery"
- "The house had a neglected air"
- "An atmosphere of defeat pervaded the candidate's headquarters"
- "The place had an aura of romance"
- synonym:
- air ,
- aura ,
- atmosphere
3. Bir kişiyi veya şeyi çevreleyen ayırt edici ama somut olmayan bir nitelik
- "Gizemli bir hava"
- "Evde ihmal edilmiş bir hava vardı"
- "Bir yenilgi atmosferi adayın karargahını sardı"
- "Yerin bir romantizm havası vardı"
- eşanlamlı:
- hava ,
- atmosfer
4. A slight wind (usually refreshing)
- "The breeze was cooled by the lake"
- "As he waited he could feel the air on his neck"
- synonym:
- breeze ,
- zephyr ,
- gentle wind ,
- air
4. Hafif bir rüzgar (genellikle ferahlatıcı)
- "Buzul göl tarafından soğutuldu"
- "Beklediği gibi boynundaki havayı hissedebiliyordu"
- eşanlamlı:
- rüzgâr ,
- zefir ,
- rüzgâr rüzgarı ,
- hava
5. The mass of air surrounding the earth
- "There was great heat as the comet entered the atmosphere"
- "It was exposed to the air"
- synonym:
- atmosphere ,
- air
5. Dünyayı çevreleyen hava kütlesi
- "Kuyruklu yıldız atmosfere girerken büyük bir ısı vardı"
- "Havaya maruz kaldı"
- eşanlamlı:
- atmosfer ,
- hava
6. Once thought to be one of four elements composing the universe (empedocles)
- synonym:
- air
6. Bir zamanlar evreni oluşturan dört elementten biri olduğu düşünülüyor (empedokles)
- eşanlamlı:
- hava
7. A succession of notes forming a distinctive sequence
- "She was humming an air from beethoven"
- synonym:
- tune ,
- melody ,
- air ,
- strain ,
- melodic line ,
- line ,
- melodic phrase
7. Ayırt edici bir dizi oluşturan notaların bir ardıllığı
- "Beethoven'dan bir hava fışkırtıyordu"
- eşanlamlı:
- melodi ,
- hava ,
- süzmek ,
- melodik çizgi ,
- çizgi ,
- melodik ifade
8. Medium for radio and television broadcasting
- "The program was on the air from 9 til midnight"
- "The president used the airwaves to take his message to the people"
- synonym:
- air ,
- airwave
8. Radyo ve televizyon yayını için ortam
- "Program 9 gece yarısına kadar yayındaydı"
- "Başkan mesajını halka iletmek için hava dalgalarını kullandı"
- eşanlamlı:
- hava ,
- hava dalgası
9. Travel via aircraft
- "Air travel involves too much waiting in airports"
- "If you've time to spare go by air"
- synonym:
- air travel ,
- aviation ,
- air
9. Uçakla seyahat
- "Hava yolculuğu havaalanlarında çok fazla beklemeyi içerir"
- "Hava yoluyla gitmek için zamanınız varsa"
- eşanlamlı:
- hava yolculuğu ,
- havacılık ,
- hava
verb
1. Expose to fresh air
- "Aerate your old sneakers"
- synonym:
- air out ,
- air ,
- aerate
1. Temiz havaya maruz bırakmak
- "Eski spor ayakkabılarını havalandır"
- eşanlamlı:
- havalandırmak ,
- hava
2. Be broadcast
- "This show will air saturdays at 2 p.m."
- synonym:
- air
2. Yayınlanmak
- "Bu gösteri cumartesi günleri sabah 2 de yayınlanacak."
- eşanlamlı:
- hava
3. Broadcast over the airwaves, as in radio or television
- "We cannot air this x-rated song"
- synonym:
- air ,
- send ,
- broadcast ,
- beam ,
- transmit
3. Radyo veya televizyonda olduğu gibi hava dalgaları üzerinden yayın
- "Bu x dereceli şarkıyı yayınlayamayız"
- eşanlamlı:
- hava ,
- göndermek ,
- yaymak ,
- ışın ,
- iletmek
4. Make public
- "She aired her opinions on welfare"
- synonym:
- publicize ,
- publicise ,
- air ,
- bare
4. Duyurmak
- "Sağlık konusundaki görüşlerini yayınladı"
- eşanlamlı:
- ilan etmek ,
- hava ,
- çıplak
5. Expose to warm or heated air, so as to dry
- "Air linen"
- synonym:
- air
5. Kuruması için sıcak veya ısıtılmış havaya maruz bırakın
- "Hava keten"
- eşanlamlı:
- hava
6. Expose to cool or cold air so as to cool or freshen
- "Air the old winter clothes"
- "Air out the smoke-filled rooms"
- synonym:
- vent ,
- ventilate ,
- air out ,
- air
6. Serinlemek veya tazelemek için soğuk veya soğuk havaya maruz bırakın
- "Eski kışlık giysileri havalandırın"
- "Duman dolu odaları havalandırın"
- eşanlamlı:
- çıkarmak ,
- havalandırmak ,
- hava